Deprem
Ankara
Yeni ev, yeni hayat
Piknik etkinliklerine katılıyorum |
Yazılım etkinliklerine katılıyorum |
Bilardo kursu veriyorum |
Kısa film topluluklarına katılıyorum |
Geçmişteki benden gelecekteki bana
Piknik etkinliklerine katılıyorum |
Yazılım etkinliklerine katılıyorum |
Bilardo kursu veriyorum |
Kısa film topluluklarına katılıyorum |
Biliyor musunuz ben bu çağdan nefret ettim. Etimle, kemiğimle nefret ettim.
İki yıl önce yazımını tamamladığım bir roman geçtiğimiz ay yayınlandı.
Kitap Yurdu adlı kitap alışveriş platformundan temin edilebiliyor.
Bu yayınlanan ilk kıtabım, belki son da olabilir. Yazdığım birkaç roman daha var biri tamamıyla hazır halde ama Erken bulunmuş bir intihar mektubu ilgi çekmezse ve başta eş dost olmak üzere okuyanlar, "Devam et, yaz bir şeyler" demezse yayınlamayı düşünmüyorum.
Erken bulunmuş bir intihar mektubu'nu tümüyle bir intihar mektubu olarak okunabilecek bir roman yazma niyetiyle kurguladım. Ne kadar başarılı olduğum tartışılır, bazı okurlar roman olduğunu bile ancak yarısını okuduktan sonra anladılar :)
Yazılış hikayesi de şöyle...
Blogumda yayınlamak üzere bir öykü yazıyordum, başlığını "Erken bulunmuş bir intihar mektubu" ya da "Matemin matematiksel izahı" yapacaktım. Buna öykünün tamamı bitmeden karar vermek istemedim. Doğrudan blogun içerisinde yazmaya başladım ancak yayınlayamadım, çünkü bir türlü sonu gelmiyordu yazdıkça yazıyordum. Bir yerden sonra blogda yayınlamak için fazlaca uzun diye düşünmeye başladım, ama yine de blogda yayınlamaya kararlıydım. Birkaç bölümden oluşacak şekilde yayınlayacaktım. İlk bölümü yayınlamadan önce ciddi bir ilerleme katetmek istedim. Yazdıkça yazdım ve bölümlere ayırdığımda onlarca bölümden oluşacağını gördüm. Malum, blogumun ciddi bir okur kitlesi yok. En fazla 10 kişi yazdıklarımı gerçekten takip ediyor. Böyle uzunca bir öykünün blogda hiç kimseye ulaşamayacağını düşünerek, kitap dosyası halinde yazmaya karar verdim.
Nihayet yazımı tamamladığımda isim konusundaki kararsızlığım da ortadan kalktı. Erken bulunmuş bir intihar mektubu iyi bir başlık olacaktı. Kapakta "bir intihar mektubu"nu vurgulamak da hülyalarım arasındaydı. Neyse ki -hemen hemen- tam istediğim gibi oldu. Ancak kolay olmadı. Belki 10'a yakın yayınevine dosya olarak sundum. Sanırım hepsi de olumsuz dönüş yaptı, daha kötüsü dönüş yapmayanlar da oldu.
Kitap Yurdu'nun doğrudan yayıncılık sistemini duydum, inceledim ve oraya da dosyamı gönderdim. Bürokratik süreci tamamladığımda kitabım yayınlandı.
Maalesef henüz fiziksel olarak marketlerde yer bulamadı. Sadece internetten ve şahsen anlaştığım kitapçı arkadaşlarımın dükkanlarından temin edilebiliyor.
Hülasa, kitap çıkarma heyecanını da tatmış oldum. Farklı bir duygu. Yayınlanma sürecinde kah umutlandım, kah belirsizliğe düştüm, kah yoruldum... Yayınlandıktan ve elime ulaştıktan sonra da oldukça belirsiz bir hissiyat içindeydim. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. "Eserlerim çocuğum gibidir" klişesine kapıldım. Bir çocuk dünyaya getirdim, benden bir parça insanların takdiri karşısına çıktı ama bunun ürkütücü bir yanı da var, ya zararlı bir çocuk olursa bu... ya başarısız olursa, ya hayatı baş karakter Aylin'inki gibi talihsizliklerle örülü olursa... Bunları da düşündüm. "Baba oldum, artık ölsem de gam yemem" diyemedim.
Böylece, ne çok satmasını istiyorum ne de kimsenin okumadığı bir eser olarak tarihin derinliklerinde kaybolup gitmesini...
Her şey bir yana, 10 yıldır yazdığım bu blog, bu yoldaş, ne kadar açık ediyorsa duygularımı, düşüncelerimi, fikirlerimi... sanırım o kadar açık ediyor bu 100 sayfalık kitap. Duygularım, düşüncelerim ve diğer önemsiz detaylarım hakkında merak sahibi olanların aradıkları yanıtları bulabileceği, en azından yakınlık kurabileceği bir roman oldu.
Okuyan, okuyacağını dile getiren herkes, -yedi kat yabancı da olsa- heyecan ile korku arasında bir şey yaşatıyor bana. Her yazar böyle mi hissediyordur acaba. Okuyup bitiren herkesle saatlerce oturup üzerine konuşmak istiyorum. Ve maalesef pandeminin de (pandemiyle gelen yasakların da) etkisiyle bu pek mümkün olmuyor.
Kitabımı edinmek için: https://www.kitapyurdu.com/kitap/erken-bulunmus-bir-intihar-mektubu-/561410.html
Nefret ettiğiniz insanları düşünün, bu listeye hemen herkes girebilir.
Bu listedeki herkesin bir ortak noktası olabilir mi?
...Olur, olmaz olur mu!
Ama, olmaz olsunÖzdemir Asaf
Nefret ettiğimiz insanların ortak noktaları bizi hayal kırıklıklarına uğratmaları, politikacılardan ülkemize, beldemize dair mükemmel şeyler yapmalarını bekleriz, yapmazlar ve nefret ederiz. Ebeveynlerimizden geleceği görmelerini ve bizim için doğru hamleler yapmalarını, yahut hiç değilse yaptığımız hamlelere saygı duymalarını, bizi özgür bırakmalarını bekleriz ama bırakmazlar. Mahalle bakkalımızdan mahalledeki garibanlara borçları konusunda daha tahammüllü olmalarını bekleriz ama olmazlar. Bir zamanlar çok yakın arkadaşlarımızdan daima yakın ve kıymetbilir kalmalarını bekleriz ama kalmazlar. Eski sevgililerimiz, -bir zamanlar- yarattığımız yarı tanrılardır, beşeri alçaklıklar yapmamalarını umarız ama yaparlar...
Nefret ettiğimiz tüm insanlar onlara yüklediğimiz anlama uymayan şeyler yapmışlardır. Onlara bakınca gördüğümüz portreyi parçalamışlardır. Nefret etmemizin nedeni onların yaptıkları kadar bizim onlara ilişkin sanrılarımızın olmasıdır.
Karşımızdakini olduğu gibi görmeyip onu tanrılaştırmak; sonra da sanki böyle bir tanrı olabilirmiş de olmuyormuş diye ona kızmak. Bana biraz haksızlık etmiyor musun?
Kış Uykusu (2014)
Dini, dili, ırkı, politik görüşü fark etmeksizin kadınların tamamından nefret edenlerin nefret etme nedeni de tam olarak budur. Kadınlara, kadınlığa, anneliğe, yarenliğe fazlaca anlam ve kusursuzluk yüklemek uzun vadede kadınlardan nefret etmelerine neden olur. Çünkü kadınlar da beşerdir. Menfaatleri, kendi doğruları ve yanlışları vardır.
insanlardan beklentiyi azaltmak dertleri azaltmak demektir. beklenti demek dert demektir çünkü.
— dücane cündioğlu (@ducane) September 19, 2020
Bir şeye dair beklentiyi yükseltmek o şeyin uzun vadede itibarsızlaşmasına neden olur. Örneğin bir filmi çok beğendiniz, arkadaşlarınıza abarta abarta anlattınız, arkadaşlarınızın beklentisini yükselttiniz. Artık arkadaşlarınız o filmi pozitif bir ön yargıyla izleyecek ve beğeni çıtaları (eşikleri) yukarı çıkacak. Sonrasında muhtemelen filmi beğenmeyecekler. Oysa film hakkında hiçbir fikri olmadan izleselerdi belki çok beğeneceklerdi.
Kadınların da osurduğunu unutmayın.