Biraz da buraların dertleri anılsın #6

Harun anlatmayı pek sever, riyasız da anlatır hani severiz muhabbetini. Eczaneden ilaç aldım evin yolunu tutacaktım ki “abi acelen yoksa muhabbet edelim” dedi. “olur” dedim havadan, sudan, borsadan konuştuk biraz, sonra Harun
- Geçen hafta Fatih, Salim abilerin evine gitmiş. Ayla abla çağırmış bilgisayarda sorun var diye
dedi.
- ee?
dedim.
- Çocuklar her gördüğüne tıklıyor internette virüs neyim bulaşıyor tabii. Bizim Fatih de az çok anlıyor bu işlerden yardım olsun diye girmiş. Az kalsın katil olacakmış
- Nasıl ya? hayırdır?
- Fatih çocuklarla bilgisayar başındayken saat biraz geçmiş tabii dokuz buçuk falan olmuş. Salim abi eve gelmiş ama zil zurna. Fena içmiş o akşam.
- ee?
- Eve girer girmez Ayla ablaya ve çocuklara küfürler hakaretler savurmuş. Bizim Fatih de celallenmiş bir an ama fevri bir şey yapmamış neyse ki. Efendi efendi Salim abiyi uyarmış. “abi ayılınca şimdiki yaptıkların için kendine kızacaksın, yine içeceksin yapma” demiş. Salim abi de “sana ne lan!” çekmiş sonra Ayla ablaya tokat atmak için elini kaldırmış ve durmuş, “bir an taş kesildi sandım abi” diye anlattı Fatih.
- eee?
- Elini bir hışımla indirmiş salim abi, sonra hızlı adımlarla kapıyı açıp sokağa çıkmış.
- ee?
- eesi sokaklar iyi ki var abi. sokaklar olmasa salim abi o gece ayla ablaya tokat atacaktı fatih de müdahale etmek zorunda hissedip salim abiyi bir güzel dövecekti. belki salim abinin küfürleriyle gaza gelip dayağın şiddetini artıracak ve salim abiyi öldürecekti. sokaklar iyi ki varlar.
- haklısın.
- sonra Riçhırd ‘Ökkeş’ Godaman ayla ablaya bir ilaç önermiş, “her akşam yemeğine bir hapı ezip koy alkolden yavaş yavaş tiksinecektir” demiş. şimdi ayla abla o ilacı deniyor. dün gördüm “öncekine göre daha iyi, allah Riçhırd ‘Ökkeş’ Godaman’dan razı olsun” dedi.




Gezi Direnişinin Kahramanmaraş ayağı ve gözlemlerim

Bugün finaller başladı. Yabancı dil (ingilizce) finalim için okula gittim. Haftalardır görüşmediğim arkadaşlarla karşılaştım.

"Seni CHPci, Altı Okçu bilmezdik Safa?"

Tarzı şeyler duydum. Çünkü Kahramanmaraş'taki Gezi Direnişinde ben de vardım ve televizyon, gazete direnişçileri "muhalif" diye geçiştiriyor. Twitter, Facebook ve yerel gazeteler sayesinde yıllardır kimsenin bilmediği, sorgulamaktan usandığı 'durduğum saf' sorunsalı tekrar gündeme gelmiş oldu.

Ahmetist, Mehmetist değilim, bir ideolojim de yok. illa ki bir izm'e dahil olmam gerektiğinde realizm, rasyonalizm hayatımı kurtarıyor. Maalesef bana "altı okçu" yaftası yapıştıran arkadaş büyük ihtimalle realizm, rasyonalizm ne demek olduğunu bilmiyordur.

Bağnazları bağnaz yapan ana-babalarından aldıkları eğitimdir. Ana-baba eğitimiyle değilse milli eğitim müfredatıdır. Müfredatla da bağnaz olmamışsa medya bağnaz yapar adamı. Medyaya da kulak tıkamışsa üye olduğu örgüt kesin bağnazlığının temellerini atmıştır. Bu ülkenin büyük bir kısmı bağnazsa bu saydıklarımın etkisi göz ardı edilmemeli.

Gezi Direnişinin amacını da anladığım kadarıyla izah edeyim, "Sadece %50'ye değil bize de başbakanlık yap, bizim fikirlerimizi de önemse nasılsa yine %50 ile iktidar olurum diye düşünme" diyor direnişçiler. Ve ekliyorlar, "Sen müslümansın ama bu ülkenin tamamı müslüman değil, müslüman olmayan vatandaşlarına da başbakanlık yap" yani mesele park'tan, bağdan, bahçeden çıktı. Mesele özgürlük, ifade özgürlüğü vesaire.

Hadi ben size Gezi Direnişinin Kahramanmaraş ayağından kendi gözlem ve istatistiklerimi sunayım,

Direnişi Destekleyenlerin %30'u yasal muhalif siyasi örgütler. Bunların arasında meclise girebilenler de var giremeyenler de... isim vermeyeyim şimdi.

%10'u yasal dernek ve örgütler. ADD bu örgütlerin arasında.

%10'u Aleviler, Kürtler ve Çerkezler

%50'i sıradan halk, Türk, öğrenci, öğretmen, emekli öğretmen, işçi vb. Bir kısmı da AKP seçmeni. Yani geçtiğimiz seçimlerde AKP'ye oy vermiş ama pişman olmuş vatandaşlar. Bir kısmı da politikadan uzak, mecliste kendisini temsil edebilecek siyasi parti bulamamış, oy verirken çok kararsız ve ümitsiz -ki ben bu dilimde yer alıyorum-

%10'luk Alevi, Kürt ve Çerkez hakları için direnenler ile %50'lik sıradan halk için direnenlerin amaçları sivil veya askeri darbe değil gibi, öyle sezdim.

Muhalif siyasi gruplar nedense masum değilmiş gibi geliyor bana. Yasal güçlerini direniş uğrunda kullanmıyorlar gibi. Ve bazı yasal muhalif gruplar sivil veya askeri darbe yanlısı gibi, yine öyle sezdim.

Sıradan halk diliminde tuttuğum Kemalist, Ateist, Deist olduğunu söyleyenler de var. Galiba Başbakan Erdoğan "aşırı uçlar, marjinaller" diye bu arkadaşlardan bahsediyor. Ben bir müslüman olarak Kemalizmi, Ateizmi ya da diğer inançları "aşırı uç veya marjinal" bulmuyorum. Demokratik bir ülkede liderseniz kendi inancından olmayanlara da efendi efendi hizmet edeceksiniz sayın liderler.

Şahsi fikrimce olayları televizyondan gazeteden takip eden halk doğal olarak direnenleri "terör sempatizanı, aşırı uç, marjinal" gibi şeyler zannediyorlar ama Kahramanmaraş'taki direnişte dahi müslüman olduğunu düşündüğüm emekli, ihtiyar amcalara rastladım.

Lakin tüm bunlar sonucunda kötü bir gelişme de kendini göstermiyor değil. Bazı yasal muhalif gruplar direnişten yararlanmak ve bünyesine yeni insanlar katmak istiyorlar. Bu muhalif gruplara kanan gençler "masum direnişçiler"den "halk"tan çıkıyor kanımca.

Açıkcası bu saatten sonra direnişe bedenen destek vermeyi düşünmüyorum. ilk baştaki samimiyet ve masumiyet yitirildi gibi gibi.

Yerel gazeteler ne yazdı çizdi? (açıkcası yazacak pek bir şey bulamamışlar)

Eylemciler Gazetecilere Tepki Gösterdi (Yorum Gazetesi)

Taksim Eylemine Kahramanmaraş'tan destek (Maraş Gündem)

KSÜ Öğrencilerinden Taksim'e Destek Eylemi (Maraş Aktüel)

Ayrıca bunlardan bağımsız olarak bakınız: Maraş'a ilk Toma'yı biz getirdik




Maraş'a ilk Toma'yı biz getirdik

Kahramanmaraş'ta Gezi Parkı Direnişine destek amacıyla geçtiğimiz haftalar ve bugünlerde toplanıyoruz. Toplanıyoruz ama pankart bile getirmiyoruz, sloganlar atmamayı planlıyoruz. Türkiye Gençlik Birliği gibi örgütler gelip bizim varlığımızdan yararlanarak sloganlar attırıyor, pankartlar çıkarıveriyorlar. Onların da işi uzun sürmüyor 1 saate gidiyorlar. Biz kalıyoruz.

Dün akşamki ilk problemimiz şuydu, belediye ya da polis toplanma alanı olarak belirlediğimiz Kıbrıs Meydanındaki parkın komple sulanmasını emretmiş. Sulamadan sorumlu işçiler gece yarısına kadar parkı suladır. Parktaki çimleri değil, yanlış anlamayın. Parkı komple suluyorlar.

Açıkcası belediyenin ve dolayısıyla polisin bu fikrini takdir ettim. Çünkü biz hep oturarak protesto yapıyoruz. Oturup gitar, yan flüt çalıyoruz şarkılar söylüyoruz. Marş falan da değil.

Anne ben aktivist oldum

20 yaşında bir Kahramanmaraşlıyım, bildiğiniz gibi Kahramanmaraş'ta çoğunluk Ak Parti seçmenidir. Çünkü Kahramanmaraş'ın çoğunluğu islamcıldır. Bir çok insandan şu tarz şeyler duyuyorum.

"Adamın(başbakanı kastediyor) dilinden Allah kelamı düşmüyor kardeşim."

"Allah başımızdan eksik etmesin, her yere ibadethaneler yaptırdı."

Kimse de demiyor ki "bunlar islamı kullanıyor olabilir, halkın çoğunluğu müslüman ve müslüman sempatizanı, bu adamların ateist olacak hali yok."

Beni ne mecliste ne de sokakta temsil edebilecek bir siyasi parti yok! Bu yüzden ben sokaklara çıkıp kendimi temsil etmeyi seçtim. Ama dipnot olarak akıllarda tutulsun isterim, Gezi Parkı Direnişi dışında hiçbir protestoyu/eylemi bedenen desteklemedim.

Düne tekrar dönelim,

Dün akşam taş çatlasa 40 kişiydik, polisin ısrarcı "dağılın" tavrı sebebiyle mekan değiştirdik, parkta kuruyan yer kolladık. Nere kuruduysa biz oraya gittik falan. En sonunda polisin baskılarıyla Özel idare binasının önüne gitmeye karar verdik.

Polisin baskı yapabilmesi için hiçbir şey yoktu. Fikrimiz sabaha kadar parkta oturmaktı yaptıklarımız ise sadece oturup kimseyi rahatsız etmeyecek bir ses düzeyinde muhabbet etmekti. Gitar da çalmayı bırakmıştık, şarkılar söylemeyi de bırakmıştık. (Bir çoğumuz orda tanışmış olsak da) büyük bir arkadaş grubu gibi hareket ediyorduk. Polisin bizi gözaltına alması için mazereti yoktu. Taşkınlık ya da uçarı bir şey yapmıyorduk. Ve bir çoğumuzun da (benim olduğu gibi) ilk protestosuydu bu Gezi Parkı Direnişi.

Polis bize tehditvari şeyler söylüyordu,

"Çocuklar, şehrin çeşitli yerlerinde 20li 30lu AK Partili gruplaşmaları var. Hedefleri burası, buraya gelip sizleri dövmek ve hatta öldürmek istiyorlar, biz polisler bir çekilsek 10 dakika içinde linç edilirsiniz"

gibi şeyler söylediler. Doğal olarak biz protestocular biraz tırstık. Kahramanmaraş'ın %70'inden fazlası AK Parti seçmeni. Birer kez tükürseler belediyenin/polisin parkı sulamasına gerek kalmaz.

Tüm bunlara rağmen, "gitmiyoruz, buradayız, gelene gelme demiyoruz, efendice derdimizi anlatırız, gelsinler" gibi bir tavır aldık. Aramızda 24 saat nöbet tutmuş doktor da vardı, emekli öğretmenler de.

Biz 2 saat kadar bu durumda oturmaya devam ettik. Polis etrafımızdaydı ve bizleri koruyorlardı. Ancak biz kendi gözlemlerimizle etrafımızda toplanan AK Partilileri farkedebildik. Adamlar üçlü beşli gruplar halinde su basmış parkta oturuyorlardı. Kendi aralarında hararetli hararetli bir şeyler konuşuyorlardı ve ara sıra bize bakıp "Allah bunların belasını versin" dercesine el kol hareketi yapıyorlardı.

ifade özgürlüğü bu düzeyde yani. "%50'den olmadığınızda yalnız kalmalısınız. öyle kalabalık grup olarak gezemezsiniz" diyorlar kendilerince.

Parkta bulduğumuz son kuru yer de (ki orası bizim oturduğumuz yer oluyor) gecenin bir yarısı polisten emir almış park görevlileri tarafından sulanınca park su altında kaldı ve biz de kalkmak zorunda kaldık.

Parktan kalkıp il özel idare önünde toplanmayı kararlaştırdık ve grup halinde yürümeye başladık. Yürürken bazılarımız "neden parkı terk ediyoruz ki, ıslansak da parkta oturmalıydık insanlar istanbul'da, Ankara'da tomaya karşı caymıyorlar" falan diyerek gruptan ayrıldılar.

15 kişi kaldık. il özel idarenin önüne gittik oturduk. Polis daha da sinirliydi artık. Grubumuzdan müzakereci belirleyip ona sürekli baskı kuruyorlardı, "dağıt şu arkadaşları yoksa gözaltına alacağız" ama bunu yapmaları için bahaneleri yoktu. Kimseye zorluk çıkarmıyorduk, kimseyi üzmüyorduk.

Yine de bizimkiler tırsıyordu tabii. AK Parti teşkilatından olduğunu düşündüğümüz üçlü beşli organize gruplar bizim için tehditti. Ve polis de pek dostumuz değildi.

Sonra bir baktık, Toma geldi. 15 kişilik gruba Toma geldi. bizimkiler önce heyecan yaptı sonra düşündüler ve dediler ki "15 kişiyiz, bizi dağıtmaları 20 saniye sürer" sonra fikirbirliğiyle dağılmaya karar verdik. Bir çoğumuzun trafik cezası bile yoktu. Sicilimize terörle mücadeleden gözaltına alındığımızın işlenmesini istemiyorduk. Herkes evine gitti. Eve giderken tomanın tutulduğu sokaktan geçmem icap etti. Tomanın yanında bir kıraathanenin önüne sandalyeler atılmış çevik kuvvete çay servisi yapılıyordu. Çevik kuvvet en az 30 kişiden oluşuyordu ve tam teçhizat hazırdılar.

İl Emniyet Müdürü, 15 kişilik pasif protestoculara 30 kişilik çevik kuvvet timi ve 1 toma gönderecek kadar yanlış bilgilendiriliyorsunuz ya da bile bile ayıp ediyorsunuz.

O değil de o parkın tamamını suladılar ya. En az 2 evin 1 aylık su ihtiyacı karşılanırdı o suyla. Yazıklar olsun.




Karşılık vermeyiz, gücümüzü test etmeyin!

Gezi Protestolarından ne öğrendim biliyor musunuz?

Halkın %50'den ibaret olmadığını, %50 dışında kalanların da ifade özgürlüğünün olması gerektiğini ve %50'yi evde zor tutanın Başbakan değil taraflı medya olduğunu öğrendim. Medya gerçekleri gösterse o %50'nin büyük bir kısmı protestoculara katılacağını öğrendim.

Ak Partiyi körü körüne, sorgulamaksızın destekleyen örgüt mensuplarını saymazsak hatrı sayılır bir kitle Gezi Protestolarıyla başlayan direnişte polisin orantısız şiddet uyguladığına ikna olursa önümüzdeki seçimlerde oyunu Ak Parti'den yana kullanmayacaktır.

"Halka inelim" gibi bir gaflette bulunmayalım. Halk, olayları internetten takip eden, gerçekleri görenlerden aşağıda değil. Medya ahlaksız, taraflı.

Medya (özellikle televizyon) bu gezi direnişindeki gerçekleri sakladı. Hatta bazen saklamaktan da öte bir ahlaksızlık göstererek çarpıttı, yanlı gösterdi.

örnek olarak, "Çevreci eylemciler(!) Türk Bayrağını yaktılar." 2. link

Bunları not edelim, medya kışkırtıcıların, şiddet yanlılarının tarafını seçti. Bunu unutmayalım.

Peki muhafelet? Muhalefet çok mu temiz?

Muhalefet direnişi kendi aleyhine çevirmeye çalışmak dışında, eziyet gören protestocuları halkı zulümden kurtaracak etkin bir yol izlemedi.




Bu yüzden Muhalefet'e oy veya prim kazandırmamalıyız!

Şunu da ısrarla belirtmek istiyorum, anadolu halkı protestoları (yani sadece bu gezi için olanı değil, genel olarak tüm protestoları) anarşist, terör yanlısı bir hareket olarak algılıyor. Protestonun anayasal bir hak olduğundan habersizler.

"Anayasa'nın 34. maddesine göre herkes izin almadan, silahsız ve saldırısız gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir."

Provokatör demek istemediğim için yazımda TDK'nın önerdiği Kışkırtmacı, Kışkırtıcı tabirlerini kullanacağım.

Gezi'de, Ankara'da, Antalya'da, Hatay'da tüm Türkiye'de protestolara destek veren arkadaşlardan tekrar tekrar rica edelim, kışkırtmalara kanmayın. Şiddete başvurmayın. Böyle bir günde şiddet, karşıya olduğundan çok sahibine zarar verir. Kışkırtmacılara kanıp şiddete başvurdukça medya'nın, şiddet yanlısı devletin, polislerin eline koz vermiş oluyorsunuz. Polisin tutuklamak için mazereti/bahanesi olmuş oluyor.
şiddetsiz direniş

Sivil ya da Askeri Darbe ummayalım!

Özellikle darbe, kutuplaşma, iç çatışma tecrübesi olmayan genç kuşak darbeyi basit bir şey zannediyor. Bunun önüne geçelim, gençleri yanımıza alıp anlatalım. Darbe ilimi, ekonomiyi 10-15 yıl geriye çeker, iç çatışmaya zemin hazırlar. Eğitim imkanlarımız daha kötüye gider. insanlar aç kalabilir, işkenceye maruz kalabilir. Darbe asla istenmeyen bir şey olmalı!

Darbe olmadan da bu baskıcı, özgürlük kısıtlayıcı, şiddet yanlısı devletten kurtulabiliriz. Demokrasiyi kullanarak. (Seçimlere ne kadar kaldı bilmiyorum) Sandıklar kuruluncaya kadar özellikle bu gezi direnişinde devletin, polisin yaptığı hukuksuzlukları Ak Parti seçmenine sabırla, efendice izah etmeliyiz.

Ak Partiyi seçim aracılığıyla hükümetten indirmeyi hedeflemeliyiz!

Ha şunu da unutmamalıyız ki, şu an ki muhalef partiler fikrimize tercüman olamadığı için sokaklardayız, yani bizi iyi ifade eden bir siyasi parti kurmalıyız. Ve doğruları göstererek ikna ettiğimiz Ak Parti seçmenini yeni siyasi partimize kanalize etmeliyiz.

Bu partiyi kurarken çok dikkatli olunması gerektiğini biliyoruz. Ama nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini bırakalım bu direnişini destekleyen, siyaset eğitimi almış Siyaset bilimciler planlasın.

Kendi medya organlarımızı kurarak da yeni siyasi partimize destekçi çekebiliriz.

Bu direnişte hayatını, gözlerini, sağlığını kaybedenlerin Türk Bayrakları yakmadığını, parklarda oturup kitap okuduğunu, gitar çaldığını halka sabırla izah etmeliyiz.

O yüzden delillerimize şaibe karıştırmadan, delillerimizi arşivleyen bir ekip oluşturmalıyız.




tekrar tekrar belirtelim, bu direnişin sonunda beklediğimiz Türkiye hoşgörü, ifade özgürlüğü, özgürlük sembolü olmalı.

unutmayalım,

sakin kal ve polisle çatışma direnişe devam
sen gelme

Ve Kahramanmaraş'ta direnişe destek vermek isteyenlere çağrımız var,

https://www.facebook.com/events/555004784543306

Toplanma Yeri: KAHRAMANMARAŞ
Eylem Alanı: Yeni Yapılan Park/Kıbrıs Meydanı

Nasıl bir protesto planlıyoruz?

Sloganlar ve pankartlar olmayacak
çünkü slogan atmaya başlarsak olay bir yerden sonra siyasete dönüşüyor. bu direniş bir başka siyasi örgüte prim kazandırmamalı. bu toplumsal, sivil bir faaliyettir SİYASİ BİR ÖRGÜTE MÂL EDİLMEMELİ.

Muhalefet de devletin suçuna ortak!
muhalefet "protestolarda gaz bombalarıyla müdahale edilmemeli" deseydi gezi'de taksim'de o kadar kardeşimiz astım krizlerine girmezdi. muhalefet gezi direnişinde devletten çok da farklı bir politika izlemiyor.

politik görüş,
ırk,
inanç,
ayırt etmeden TÜRK BAYRAĞıMıZ altında TÜRK BAYRAĞıMıZA yakışır şekilde dostça ve kardeşçe protestomuzu yapacağız.

Protesto esnasında ya da sonrasında ASLA Türk Polisiyle karşı karşıya gelmeyeceğız.

ASLA TÜRK POLİSİNE TAŞ ATMAYACAĞIZ. HAKARET ETMEYECEĞİZ, SLOGAN SAVURMAYACAĞIZ. DiĞER HERKESE, HER ŞEYE YAPTIĞIMIZ GİBİ TÜRK POLiSiNE KARŞı DA DOSTÇA VE EFENDiCE BiR TAVıR TAKıNACAĞIZ.

lütfen protestoya yanınızda politik görüş, ırk, inanç belirten eşyalarla gelmeyin. PROTESTO ESNASINDA VE PROTESTO SONUNDA ELiMiZLE KOLUMUZLA SiYASi GÖRÜŞ BELİRTEN HAREKETLER YAPMAYACAĞIZ. dediğimiz gibi bu direnişte muhalefetin tavrı devletinkinden pek farklı değil.

FENERBAHÇELisi,
GALATASARAYlısı,
BEŞİKTAŞLıSı,
TRABZONSPORLusu,
ATEiSTi,
TÜRKÜ,
KÜRDÜ,
ÇERKEZi,
LAZı,
APOLiTiĞi,
AKPLiSi,
CHPLiSi,
MHPLiSi,
...
bugün OMUZ OMUZA olmalı.

HER NE KADAR GELENEKSEL MEDYA, haberlerine KONU ETMESE DE DEVLET ŞU AN PROTESTOCULARI BOMBALAYARAK insalık SUÇU işliyor.

VE EN Önemlisi, ASLA PROVOKATÖRLERE prim vermeyeceğiz.

ASILSIZ HABER, DUYURU Yapmayacağız.

Sadece Gezi Parkı için değil!
Gezi Parkı'nda hiçbir taşkınlık yapmamasına rağmen yaralananlar için!
Geleceğimiz için!
Halkımız için!
Reyhanlı için!
Şehitlerimiz için!
ifade özgürlüğümüz için!
Haklarımız için!
Türkiye Cumhuriyeti için Türk Bayrağını AL GEL!

Ve ayrıca olayları takip etme amacıyla oluşturduğum bir listem var, takip etmek isterseniz.