Zorunlu tatildeyim

Şimdi "niye böyle bir başlık açtın" diyeceksin blog. açtım çünkü 1 ay kadar internetle -dolayısıyla işle güçlü- ilgilenemeyeceğim. Neticede internetten -işten güçten- uzak kalmanın sözlük karşılığı tatil. Ve bu tatili ben istemiyorum. daha doğrusu bir ürün bekliyorum bu ürün gelinceye kadar da hiçbir iş yapamayacağım. Dolayısıyla bu ürün gelene dek blog'da twitter'da falan aktif olmayacağım.

Böyle de bozuk cümleler kurarım işte, vaktim dar olunca. Neyse gideyimde -zorunlu-tatili başlatayım. Allah'a emanet ol blog. ve internette geriye kalan her şey.

Haa birkaç şey önermek istiyorum Bloomberg HT tv kanalında yayınlanan Kelime Oyunu ve Stand Up Comedy bide Dragons' Den programlarını takip ediyorum. gelince konuşuruz işte.

ara!1 arasıra, arayı açma olur mu?

bir şiir yazdıydım geçende, yanımda olsa yayınlarım şimdi. neyse kısmet değilmiş.




Biz onu entrylerimizde anlattık

Sıkı bir Eşki Sözlük takipcisiyim hatta bazı bazı güncel haberleri bile Ekşi Sözlük'ten alıyorum. Yazarların düşünsel farklılığı olaylara farklı yorumlar yapmaları, bazen herkesin kötülediğini göklere çıkarıp bazende herkesin övdüğünü yerin dibine sokmaları, aykırı olmaları çekici geliyor. Ekşi Sözlük okuru olunca sosyal hayatta olayları yorumlarken kendinizi Ekşi Sözlük Yazarlarından hissedebiliyorsunuz böyle bkz'lar vermek istiyorsunuz falan .

Yaklaşık 3 yıldır blog yazıyorum, blog yazarkende Sözlük vari tabirler kullandığım sık oluyor. Az önce Ekşi Sözlük'te bir başlığa denk geldim benim Böyleyken böyle blog entrymde geçen hikayeyi işaret eder gibiydi. Bir an "lan sözlükçülerde blogumumu okuyor?" diye sormadım değil. Bir an böyle sevindirik oldum :D

neyse kaçayım ben uğrarım sonra, hadi eyvallah.




Böyleyken böyle

Az önce progillerin yaratıcı kalmanın 29 yolu başlıklı yazısını okuyup gaza geldim bir şeyler yazmak, yazıp kurtulmak istiyorum.

Başlıyorum

Uzun zamandır asosyal bir hayatım var, geçenlerde kuzenlerle bir aile toplantısında bir araya geldik. Bu sayede aslında hepimizin asosyallik zımbırtısından muzdarip olduğunu öğrendik. Sonra bende dedim ki aga arada bir toplanıp muhabbet edelim, gezelim eğlenelim desarj olalım nereye kadar ders, iş, proje! Bizimkiler olur dedi neticesinde buluştuk boş ev ayarlayıp kız atmak yerine boş ev ayarlayıp kazma kazma muhabbet ettik muhabbet esnasında benim uydurduğum bir oyunu oynadık oyun tamamıyla aşağıdaki gibiydi;

Oyunun adı: Bir uyandım!

Şişe çevirmece oyununu bilmeyen yoktur. Format olarak oyunum buna çok benziyor. Ortada yine bir şişe(benzeri şeylerde olabilir) var ve etrafında bir miktar insan. Şişe çevrildiğinde 5 ila 25 sayıları arasında bir sayı veriliyor(mesela: 20) sonra haftanın herhangibir günü (mesela: pazartesi) bu değerleri şişeyle karşı karşıya kalan arkadaş şu şekilde değerlendiriyor.

20 yıl sonra bir pazartesi sabahı; (yaş 18 ise artık 38 yaşındaymış ve pazartesi sabahına uyanmış gibi anlatmaya başlıyor.)

Bir uyandım baba! böyle bembeyaz dizaynı olan bir yatak odasındayım yanımda karım, işe geç kalmışım kalktım duş aldım. Bir kaç lokma bir şey atıştırdım işe doğru yola koyuldum.. (hikaye anlatan kişinin isteğine bağlı olarak her şekle girebilir. ister otobüs şoförü olur arkadaş, isterse mimar, isterse çok detaya iner(merdivenin 2. basamağındayım gibi) ve hikayedeki uyduruk karekterlere rastgele (kızımın adı: nancy gibi) isim verebilir.) böyleyken böyle.

Şimdi anlatınca komik olmuyor tabii ama aynı kafadan insanlarla bir araya gelip oynayınca keyifli oluyor biz epeyce eğlendik.

Şimdileri bir oyun fikri daha kıvılcımlandı onuda anlatıvereyim.

Oyunun adı: Beyleyken beyle!

Konum olarak yine şişe çevirmece oyunundaki gibi oyuncular konum alıyor ve yine bir şişe var. Şişe kimi gösterirse o kişi diğer oyuncuların verdiği meslekleri hikaye içerisinde kullanmak şartıyla hikayesini anlatmaya başlıyor.

Mesela: Diğer oyuncuların verdiği meslekler;

  • Pilot

  • Yazar

  • Muhabir

  • Dişçi

  • Ziraat Mühendisi


Örnek hikaye:

Londra'ya uçuyorum aga, tam böyle lokantaları geçtik pilot anons yapmaya başladı (sayın yolcularımız an itibarıyla sebebini bilmediğimiz bir sebepten ötürü düşüyoruz! bence yardımcı pilot'un hiç bir şey yapmamasından dolayı böyle oldu ama onuda yakmak istemiyorum artık yapacak bir şey yok işte bizi seçtiğiniz için teşekkür ederiz.) sonra bir baktım etrafıma sankim anonsu duyan tek kişi benim. Kimse panik yapmıyor herkes olağan yolcu statüsü içerisinde. Panik yaptığımı görüp yanıma gelen kadın BBC muhabiri olduğunu ve panik yapmamdan dolayı benimle ropörtaj yapmak istediğini söyledi. Tam konuşuyoruz yolcuların içinde bir dişçi çıkageldi. "Panik anında diş çektirmek insanı rahatlatır" bahanesiyle önden iki dişimi aldı. Nitekim ben konuşma kaabiliyetimi yitirmeye başladım ve hep böyle bir senaryo kurgulamak isteyen bir yazar yolcu geldi kucağıma oturdu neyseki kadın. "Mesleğin ne? ne hissediyorsun" gibi sorular soran yazara Ziraat mühendisi olduğumu söyleyince kadın dudağıma yapışıverdi sonra uyandım işte.

Tabii ki hikaye uyku olmak zorunda değil baktım çok saçma bir yere gidiyor uykuya çevirdim ben :D Diğer oyuncular verdiği mesleklerle oyunun zorluğunu ya da kolaylığını belirleyebilir.

Bu oyunlarda oyuncuların anlattıkları hikaye bilinç altlarını temsil etmekte. Yani hikayeye bakarak oyuncunun karekter analizini yapabilirsiniz ;)

Yazdım kurtuldum yahu




Neyi beğeniyorsan osun

Ne izliyorsan, ne dinliyorsan, ne bekliyorsan, ne eleştiriyorsan, ne konuşuyorsan, ne giyiyorsan, ne içiyorsan, ne yiyorsan.... osun.

insanları seçemeyecekleri şeylerle eleştiriyorsan hiçsin, evvet hiçsin. Yoksun yani buharsın.. böyle sanki görünmez adam gibisin, kimsenin değer vermediği, kimsenin farketmediği kimsesin.

insanların ilgi alanları hep farklı. Aynı şeylere ilgi duyan insanlar aynı mekanda aynı zamanda bulunduklarında sohbetten büyük keyif alırlar. Ama çağımızda bu pekte kolay sayılmaz. Aynı şeyleri beğenen insanlarla bir araya gelmek artık internette bile mümkün olmayabiliyor ki bizim istediğimiz sosyal hayatta ortak hususlara ilgi duyduğumuz insanlarla muhabbet edelim, eleştirelim.

Yelpaze fazlasıyla geniş. Gün geçtikçe asosyalist iletişim araçları satış/üretiş bakımından tavan yapıyor. Asosyallikten kastım şu an benim yaptığım şey, teknolojik bir araca bağlı kalarak ortak fikirdeki insanlara sesini duyurabilmek. Yelpaze bu kadar geniş olmasaydı duyuru eylemi daha rahat ve daha elle tutulabilir mekanlarda gerçekleştirilebilirdi. Bunu engelleyen durum; yelpazenin genişlemesiyle insanların birbirine ayırdığı zamanın azalması.

Bir zamanlar birkaç (erkek)arkadaş bir araya gelince mankenlerden/araçlardan konu açıp ortak görüşler çerçevesinde diyalog kurabiliyorduk ama şimdi öyle değil. Kimi arkadaş Doutzen Kroes hastası kimisi Susan Coffey. manken/model ortak konusu kendi içerisinde dallara ayrılmış oluyor nitekim herkesin mankenlerde aradıkları aynı şeyler değil. Öte yandan mankenlerle hiç ilgilenmeyen kazma arkadaşlar varki oraya hiç girmeyeyim.

Meselam müzik, müziktede artık aradıklarımız değişiyor. Benden 1 yaş küçük Cankan hayranı kuzenim(Bekir Vurer) var. Böylede ifşa ederim, ama adam gocunmuyor zaten memnun yani hayatından, Cankan'da ne bulduysa. ilerde "ulan ben niye bu herifi dinlemişim yıllarca" diyecek kendine mutlaka. Umarım pek geç kalmaz netekim müstakbel kayınpeder, Cankan hayranına kız vermeyen biri çıkabilir.

Ben müzikte şu sıralar Fransızları çok beğeniyorum. ingilizceyi tastamam öğrendiğim vakit hedefteki dil Fransızca olacak bu yüzden. Fransız müzikleri beni müthiş etkiliyor. Yeni keşfettiğim(ve geç kaldığım için dövündüğüm) ZAZ ekibi hakkaten takdire şayan. Bu benim görüşüm, ZAZ'ı sevmeyen var mı? elbette var.



Öte yandan isvecli bir ablanın(Lisa Ekdahl) sesine de hayranım.

Heh ne oldum şimdi? artiz safa :D neymiş efenim ben trance ağırlıklı dinliyormuşumda Yerli şarkılara pek kulak vermiyormuşumda muşum. Ben de bundan hoşlanıyorum belki canım kardeşim? Zevk almıyorsam müzik dinlememin anlamı ne?

Ne beğenirsen osun demiştik ya hani, osun işte.

Doğuştan gelmeyen, kendi tercihin olarak gelişen her ne varsa etrafında sen osun. Çünkü o'nu etrafında(hayatında) tutan sensin. O yüzden hayatına girmesine izin verdiğin her şeyden haberdar ol.

blog mu yazıyorsun? insanları mı eleştiriyorsun? hayvan haklarına mı saygılısın? kulaklıkla mı müzik dinliyorsun? otobüs beklemekten nefret mi ediyorsun?

bu soruların hayatına girmesine izin mi veriyorsun?

o s u n .