Baca temizliği

Baca temizliği manevi bir kavramdır. insanların dertlerini ilgili ya da ilgisiz insanlara anlatarak rahatlamasına verilen isimdir. Dertleşmektir dertleşmek.

Dertleşmek istiyorum senle sayın blog . Bir sen anlıyorsun halimden, zira en az tepkiyi senden alıyorum.

isterim ki herkes baca temizliğini vakti vaktince yapsın, birinin yaptığı hatayı içerisinde biriktirip biriktirip daha sonra patlamak yerine yapılan hataları yapıldığı yerde anlatmak. Haykırmak, söylemek. Bu kadar zor olmamalı. Ki sonraya bırakılıp daha fazla hataların birikmesini beklemek şiddetli bir baca temizliği eylemine sebep olur ve sonucunda gereğinden daha fazla insan üzülür.

Bacamın çıkmamış dumanları


Öncelikle aşık oldum, konuşamadım. Epey çekindim falan sonrasında gittim konuştum, sonra bir takım eşeklikler yaptım, bir daha konuştum. Kızın güzelliğinin yanı sıra tuhaf bir şey var. Bir gizem gibi. Bu gizem bağlıyor belki de beni. Hâla unutmaya çalışıyorum ama becerebildiğim söylenemez.

Aslında bu aşk olayını fazla kafama takmazdım ama zamanlama kesinlikle yanlış oldu. Son sınav ayına girmişim sınavlara, okula, projelere, derslere en çok adapte olmam gereken zaman içerisinde aşk en olmaması gereken şeydi.

Nitekim görünen o ki bu, platonik aşk olarak geçmişime kazınmış olacak.

Aşk zımbırtısını bir kenara bırakmam gerekirse, okulda başlı başınca baca kiri! Günde 8 saat ders ve her öğretmen kendisi gittikten sonra eve gittiğimizi sanıyormuş gibi bir yığın projeyi, sorumluluğu üzerimize yıkıp gidiyor.

Neticede Haziran ayının ilk haftasında teslim etmemiz gereken projelerin teslim tarihi birkaç gün ötede. Her projem kabataslak, her projem yarım. En önemlisi Web programlama projem yarım bile değil.

Ne yapayım sayın blog. Böyle teslim edeceğim projeleri, bu kadar vakitte ancak bunu yapabilirim.

Hayır hayır "benim adım hıdır elimden gelen budur" demiyorum, diyorum ki; "öyle sürede böyle ödev"

Baca temizliği şart.




Yenilenmek lazım #3

Uykudan uyanmış gibiyim, yorgunum hâla.

bedenim değil kafam yorgun.

bir belediye bankında denizi izliyorum yine. yine.. "yine" kelimesini çok az kullanıyorum. ve istemsiz bir mutluluk veriyor.

akşam olmuş, güneş ışığınıda alıp gitmiş. Suat'tan haber yok. Suat beni unutmuş. ya da umudunu yitirmiş. "gelirim birazdan" dedim mi acaba çıkarken?

bir kadın geliyor bana doğru. usul adımlarla geliyor. çok güzel bir kadın, sanki gözlerinin önünü siliyor elleriyle, elleride çok güzel. bu kadın bana doğru geliyor.

+ Napıyorsun yine burada? (dedi)

(yine kelimesini çok sevdim, bu kadın bana doğru söylüyor.)

- Denizi izliyorum, kokluyorum, çok güzel.. otursana yanıma  (dedim)

Usulca oturdu yanıma, otururken elleri yine gözlerini ovuşturdu. Belli ki bir şeye üzülmüştü. Yalnız kalmak istemiyordu yalnızken gibi, benim gibi.

- Deniz çok güzel, tuz kokusu.. (dedim)

+ Ben kokuyu alamıyorum, bir müddet sonra burun alışıyor aynı kokuyu alamıyorum. (dedi)

tabii alamaz burnu çok küçük, çok güzel bir yüzü var. ama inceden inceye bana beyinsiz dedi galiba?

- Kimsiniz neden buradasınız bu saatte? (dedim)

derin bir nefes aldı. gözlerini tam göremiyordum ama ıslaktı hâla..

+ Karınım senin (dedi)

- Keşke.. (dedim)

ilk defa gülümsemişti, ilk defa gülerken gördüm bu güzel kadını.

+ Ben senin karınım, sen hastasın (dedi)

"hasta" kökünden türemiş her kelime, beynimde çınlar durur. hastayım ben.

- Neden hastayım, nerem hasta? (dedim)

+ Her hafta bunu hatırlatmayı sevmiyorum, sen hafıza problemi yaşıyorsun. (dedi)

biraz mantıklı gelmişti söyledikleri, deniz kokusunu hep ilk defa solur gibiydim.

- Şimdi sen benim karım mısın? (dedim)

+ Evet sevgilim (dedi)

"sevgilim" kelimesi çok manidar. böyle güzel dudaklar arasında sarhoş ediyor insanı.

- Sana sarılabilir miyim peki? (dedim)

gülümsedi.

- Geldin geleli ikinci gülmen bu. Ve oldukça seyrek gülüyorsun, gülmediğin her an ziyan hayatımdan. (dedim)

+ Demek hatırlayabiliyorsun (dedi)

hafızamı yokladım ama bir şey çıkaramadım. usulca sarıldım, sonra sıkı sıkı. derin bir nefes aldım.

- Deniz kadar berrak kokun (dedim)

+ Hadi gidelim artık. Akşam oldu yarın işimiz var ikimizinde. (dedi)

- Biliyorum (dedim) Suat!, suat benim iş arkadaşım.

yine gülümsedi.

+ Hayır bilmiyorsun, Suat senin patronun. (dedi)

Tam kalkıyorduk ayağa, bir martı gidiyordu evine, öfkeyle bana doğru seslendi.

Martı: "Yenilenmek lazım!"

dünyanın en güzel kadını koluma girmiş, takar mıyım. hiç umursamadım.

- Konuşan martı da neyin nesi?

+ Efendim? (dedi güzel karım)

- Yok bir şey, sesli düşündüm. (dedim)

+ Yenilenmek lazım. (dedi)

kaçta kaldığımı unutmuşum, yine gülümsedi.




2

son zamanlar pazar günleri sıkıcı oluyor. zira "1" yazımda pazar günü yazılmış.

bir çok şeye küfretmek istiyorum. vaktin yavaş ilerlemesinden şikayetçiyim, ama vakit geçsin de istemiyorum.

Erkan Ogur - Pencere Onu Cicegi

ne olacak vakit geçince?

herkes anne, herkes baba

yok arkadaş ben bu dünya denilen düzene ayak uyduramıyorum.

deliriyorum sevince.

küçük bir kız ya. lise 2 öğrencisi bir kız beni bu hale getirdi.

bir arkadaş gelse anlatsa gülerek dinlerim, "manyaklaşma olum" falan derim. benim başıma geldi. ne yapacağımı bilmez durumdayım.

hayat çok sıkıcı be!

hiç bir şey istediğim gibi olmuyor.

hiçbir şey beklediğim gibi gitmiyor.

hiç bir şey anlatıldığı gibi değil.

ince, küçük, miniminnacık hesaplamalar peşinde herkes.

herkes küçük hesap adamı!

küçük hesap

hiçbir şey istediğim gibi olmuyor.

her zaman haketmeyenler yukarda, tepede, birinci sırada

her zaman haketmediğini düşünüyoruz aynı insanların.

25th Hour filminde, edvırd abimiz her şeye küfrediyor ya.. heh onun gibi küfretmek istiyorum her şeye. her şeye.

ama küfürde havada kalıyor amına koyim.

hangi küfrü gerçekleştirebildik ki.

hiçbi rşey istediğim gibi gitmiyor.

hiçbirş ey planlandığı gibi değil.

ben aşığım be! aşık!

her saniye birini düşünüyor olmam, yaratıcıya hakaret.

aklı, vakti, enerjiyi sadece bir kızı düşünerek harcıyor olmam, yaratıcıya küfür.

ama o kızda yaratıcıyı görüyorum sanki.

sanki o kız yaratıcının varlığını hatırlamam için yaratılmış.

ben hiç unutmadım ki kul olduğumu.

zaten bende yanlış olmaz, olduysada yanlışlıkla olmuştur.

ıyk! kaldı mı lan böyle espriler.

bide bu ahlak var amına koyim. "iğrenç espriler" diye aratıyorsun, bir yığın espri çıkıyor sözde millet "tü - kaka" diyerek yayınlamış. ama herkes gülüyor, seviyor içten içe.

ahlakını-z kim!

hiçbirşe y istediğim gibi olmuyor..

ben gidiyom ya!




Flash e-kitap (website)

Grafik animasyon dersi dönem sonu ödevi olan bu projeyi Haziran ayının ilk haftasında teslim etmem gerekiyor. Ben şimdiden bitirmiş gibiyim, açıkcası bulduğum hata ve eksiklikleri düzeltmek te istemiyorum. Çünkü o kadar da önem vermiyorum bu alana. Benim tasarımsal kaabiliyetim maalesef pek yok.

Projeyi henüz teslim etmediğim için düzenlenebilir(.fla) dosyasını şimdilik yayınlamıyorum. Haziran ayının ikinci haftasında yayınlayabilirim.

Ayrıca aşağıdaki önizlemenin yüklenmesi bağlantı hızınıza göre uzun sürebilir.

indirmek için indirin.





Flash fotoğraf albümü

Aslında 2011 Nisan ayının sonlarında bitirmiştim bu projeyi ama bloguma yine eklemeyi unutmuşum.

Anlatayım;

Proje içerisine gömülmüş küçük resimler var. Bu resimlere tıklanıldığında ses ve görüntü efektleri eşliğinde resmin büyük hali açılıyor.

Ayrıca belirteyim ki bu proje Grafik & Animasyon dersinin ödevidir.

Görsel;



Dosya;

Sıkıştırılmış klasör içerisinde düzenlenebilir (.fla) dosya mevcut. Kafanıza göre takılabilirsiniz.

indirmek için indirin.




2. Sansüre karşı yürüyüş

Bugün gerçekleşen yürüyüşe katılamadığımı belirtmiştim, yürüyüş TV Kanallarımızca yayınlanmadığı için internetten takip etmek durumunda kaldım. Google'ın Gerçek Zamanlı araması bu konuda gayet kullanışlı.

Ayrıca bkz: 2. Sansür Karşıtı Yürüyüş'ün ardından







Yenilenmek lazım #2

Gömleğimin yakasını düzelterek ayağa kalktım, monitörün güç düğmesine bastım ve

- "Gidiyorum Suat" dedim. "Gelirim birazdan"

Acırcasına baktı Suat.

Yürüdüm etrafımdaki kırpıla kırpıla ihtiyarlamış ağaçla ot arasındaki bitkilere bakınarak, çıktım dışarı. Denizi seyreden bir belediye bankına kuruldum. Yapmam gereken bir yığın iş vardı. Unutmuştum işleri, unutmaya çalışıyordum. Hayatın anlamı bu olamaz. Sadece çalışmak değildir hayat, görüş alanımda soluklanmadan yürüyen onlarca insan sırf daha çok kazanabilmek için ara veriyordu yaşamaya. Daha çok yaşayabilmek için yaşamaktan vazgeçmek ne kadar mantıksız.

Biri yaklaşıyor,

+ "ateşiniz var mı?" dedi.

elimi alnıma götürüp, "yok gayet iyiyim" demek isterdim ama sigarasını yakmak istiyordu hanımefendi. Azıcık duraksayıp yüzüne baktım, sanki bir şey hatırlatmaya çalışıyordu.

- "hayır yok" dedim.

+ "peki" dedi. ayrıldı yanımdan.

Kadınlara çok düşkünüm galiba. Her erkeğin zaafı vardır kadına ama bendeki fazla. Edip Cansever'in "Patron masaya gelir" eserindeki gibi "kadın dendi mi sanki vişneli bir dondurmayı durmaksızın yalarım."

Zira ateşimi soran kadını gözden kaybedene kadar süzdüm. Kötü bir niyetim yok, yüzü çok güzeldi kadının. Dönerde tekrar bakar diye bakındım kaldım.

Sessizken daha çok düşünüyor insan.

Bir an düşünmeye durdumda, ne işi var adı Nur olan nur yüzlü bir güzelin aklımda? Liseden kalan hatıralar bırakmıyor yakamı.

Ateşim var mı benim?

ya da ateşim mi var benim?

var sanırım. Ateşim var.

Çıkarken dışarı Suat'a;

- "Gelirim birazdan" demiştim.

"Birazdan" geçti galiba.

+ "Olum napıyorsun burda?" dedi Suat abi.

- "Hiç be Suat abi, deniz çok güzel." dedim.

+ "Olum denizi izleyecek vaktimiz mi var. işleri halledelim sonra izlersin." dedi.

- "işler bitmez Suat" dedim. Suat diye hitap etmezdim bu adama. Çıkarken iş yerinden, acıyan bakışını tekrar takınarak iç çekti;

+ "Ne yapacağız olum senle?" dedi.

- "Yenilenmek lazım Suat!" dedim öfkeyle.

+ "Ben senin patronunum evlat." dedi. "Kalk hadi gidiyoruz."

- "Hava soğuk, gidelim." dedim.




Filtreni-z kim?

Bugün saat 14:00'da Türkiye'nin dört bir yanında ortak yürüyüş yapılacak. Umuyorum ki organizasyonlara internet üzerinden samimi yaklaşan herkes demokratik protestoyu gerçek hayata dökecek.

Ben yürüyemeyeceğim çünkü; Kahramanmaraş'ta organize olunmadı. Gaziantep'e gitmek isterdim ama yapmam gereken bir yığın proje var.

Yürüyüşe katılacakları haddim olmayarak yürekten tebrik ediyorum.



15 Mayıs 2011, Pazar istiklal Caddesi'nde Büyük Yürüyüş. http://www.facebook.com/event.php?eid=152334771499561

iSTANBUL için; Yer: istiklal Caddesi Girişi. istiklal Caddesinden başlayıp Tünel'e kadar yürüyüş gerçekleşecektir.
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=172385696149350




ANKARA için;
Yer: Sakarya Meydanı
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=223821147633841




iZMiR için;
Yer: Kıbrıs Şehitleri Caddesi, Sevinç Pastanesi Önü
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=202179733154246




BURSA için;
Yer: Fatih Sultan Mehmet Bulvarı, Nilüfer Kent Konseyi Önü
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=198423826866687




ESKiŞEHiR için;
Yer: Adalar Migros Önü
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=107132342708651




ÇANAKKALE için;
Yer: Cumhuriyet Meydanı
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=180649838653632




KOCAELi için;
Yer: Merkez Bankası Önü
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=168653866525783




KıRKLARELi için;
Yer: Kırklareli istasyonaltı Konser Alanı
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=213894551963403




MERSiN için;
Yer: Ulu Camii (Enteller Caddesi Akbank Yanı)
Zaman: 15 Mayıs pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=148101428592631




ADANA için;
Yer: Atatürk Parkı
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=219470538080154




ANTALYA için;
Yer: Selekler Çarşı Önü
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=117887741626980




KÜTAHYA için;
Yer: Evkur Önü
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=190808037632741




KONYA için; Yer: Eski Fuar Meydanı (Kültür Park) Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00 Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=107172669370005




DENiZLi için;
Yer: Çınar Meydanı
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=212511615440327




ELAZıĞ için;
Yer: Öğretmen Evi Önü (Gazi Caddesi)
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası:http://www.facebook.com/event.php?eid=112831035467003




KAYSERi için;
Yer: Cumhuriyet Meydanı
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası:http://www.facebook.com/event.php?eid=182663145118957




ıSPARTA için;
Yer: Belediye işhanı Önü
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=143806285690577




GAZiANTEP için;
Yer: Yeşilsu Meydanı
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=122216294524667




AFYON için;
Yer: Anıt Park
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=208414425859707




MALATYA için;
Yer: Postane Meydanı
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=143996595673199




HATAY için;
Yer: Uğur Mumcu Bulvarı
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfas: http://www.facebook.com/event.php?eid=207629695926360




GiRESUN için;
Yer: Gazi Caddesi , Debboy Mevkii
Zaman: 15 Mayıs Pazar-14:00
Etkinlik Sayfası: http://www.facebook.com/event.php?eid=100430203380283




Konfeksiyon ve Tekstil stok takip programı C#

Nesne tabanlı programlama dersinin dönem sonu ödevi olan bu ödevimi kaynağı açık bir şekilde paylaşayım dedim. Birilerinin işine yararsa ne mutlu bana.

  • Programı yaklaşık 3 saatte bu hale getirdim mutlaka eksikliklere buglara rastlanacaktır. Eksikleri yorum ya da e-posta olarak bana bildirirseniz düzeltirim.

  • Veritabanı olarak veri.accdb dosyasını kullandım (MS-Office Access)

  • Tasarım hiç hoş değil. şu sıralar yoğunum pek vakit ayıramıyorum bu derse.
indirmek için indirin.
açılan ekranda ctrl + s veya dosya + indir yaparak indirebilirsiniz.




Yenilenmek lazım #1

O kadar sessiz yürüyordum ki karıncalar habersizdi varlığımdan, yerin altındaki karıncalar. Belki fare aileleri.

Ben sessizce yürüyordum. Denizi yeniden tanıyormuş gibi denizi gözlüyordum, ilk defa tuz kokusunu ciğerlerim tadıyormuş sanki. Ama hep yürüyordum, küçük bir dükkan vardı orda. Her şey satılıyordu dükkanda. Yaklaştım;

- "bir paket sigara versene"

+ "ne vereyim efendim" dedi.

- "ne olursa" dedim. "isim farketmez"

+ "peki" dedi şaşkın bakışlarla bir paket sigara uzattı.

bende cebimdeki tek parayı uzattım, belli ki paranın üstünü verecekti.

- "para üstüne kibrit ver" dedim.

+ "çakmak versem?" dedi.

- "hayır" dedim. "kibrit ver kaçtane yaparsa"

+ "peki" dedi yine, ceblerimin alamayacağı kadar kibrit kutularını bir poşete koydu ve "buyrun" dedi.

- "hayırlı işler" dedim ayrıldım.

Sigara içmezdim oysa.. Hiç sigara içmezdim, şimdi elimde bir torba kibrit, bir paket sigara var.

Oturdum denize odaklanmış bir belediye bankına bir dal sigara çıkarttım ve yaktım.

ilerde çocuklar oyun oynuyordu. Seslendim, geldiler.

- "size bir görev veriyorum" dedim. "alın şu kibritleri, tüm dünyayı yakın"

+ "peki amca" dediler.

amca olacak yaşa gelmişim dedim içimden, ama benim hiç erkek kardeşim yoktu.

- "nereden başlayacaksınız?" diye sordum.

+ "dünya" dedi iç geçirdi biri.

beni tarif eder gibiydi gözleri. keşke benden başlasalardı yakmaya.

Kibrit kutularını paylaşarak uzaklaştılar yanımdan, yaka yaka gözden kayboldular dünyayı.

Onların dünyası kibritin baruttan hariç kısmıydı. Güle-oynaya yaktılar.

Sigaram bitmiş sadece bir nefes aldığım sigaram. Rüzgar ortak olmuş sormadan. Bir dal daha çıkarttım paketten, yaktım usulca.

Bu sigaralar çok çaresiz, çekerken derin, derin içime. Kısık bir ıslık türküsü tutturuyor.

Çaresiz sigaralar.

Oysa ben sigara içmezdim.

Üçüncü sigaramı yakarken paketteki uyarı gözüme çarptı. "Bırakmalı derhal" dedim. güldüm. Bir boyacı çocuk geçiyordu yanımdan, çağırdım.

- "birader baksana"

+ "efendim abi?"

abi olacak yaşa gelmişim, oysa benim hiç kardeşim olmadı.

- "gel, gel" dedim

geldi oturdu yanıma.

- "sigara içiyor musun?" dedim.

+ "bağımlı değilim abi, biri teklif ederse içerim" dedi.

- "al şu paketi" diyerek içerisinde üç dal eksik paketi uzattım.

+ "peki" dedi aldı.

bir de bir şey sordu giderken ama, duymadım. dalmışım.

denizi izliyordum, akşam olmuştu.

Bir martı evine gidiyordu paldır küldür.

+ "yenilenmek lazım" dedi öfkeyle.

hiç oralı olmadım, uğraşamam!

Konuşan martı da neyin nesi?




Şaka anlayışını-z kim?

Bana göre elindekiyle şaka yapmak kesinlikle eşekliktir.

Cem YıLMAZ'ın "elinde ne varsa onunla şaka yapma rahatsızlığı" tespitini verip gidiyorum sayın blog. Videoyu 1:25'den itibaren izleyenler ne demek istediğimi anlayacaktır ya da anlamayacaktır bilemem.




Öğretmenlerin asla ikna olmaması

Son zamanlar dikkat ettiğim bir gerçek ki öğretmenler asla ikna olmuyor. Ne söylersek söyleyelim öğretmenleri ikna edemiyoruz.

Siyasi iknasızlığa biraz benziyor. Siyasette karşı tarafı destekleyenler(futbol gibi) asla diğer tarafın sözlerini dinlemezler. Baştan beri karşıdırlar.

Tam olarak bu olmasa da buna benzer bir iknasızlık, tatminsizlik var öğretmenlerde.

  • Anne-Baba


Anne Babalarımızın gözünde asla büyümüyoruz, nitekim gözlerinde küçük olduğumuz için onları inandıkları bir şeyden alıkoymak kolay olmuyor. Çocuk işte deyip geçiyorlar.

Öğretmenlerin iknasızlığı bu duruma da benziyor.

  • Bahane uydurma


Öğrenci arkadaşların öğretmenleri ikna etme yöntemi de yanlış -ki genelde bahane uydurmayı seçiyorlar- öğretmenler haklı olarak daha somut veriler bekliyor ama öğrencininde bir kapesitesi olduğunu unutuyorlar zaman zaman.

Öğrencilerin kendilerini savunurken ya da öğretmeni ikna etmeye çalışırken genelde bahane uyduruyor olması öğretmenlerin belleklerini törpülemiş olacak ki haklı durumdaki öğrencinin bile savunmasını dinlemiyor, ikna olmayı reddediyorlar.

Nitekim her kaynana bir zamanlar gelin, her öğretmen bir zamanlar öğrenci olduğunu unutuyor.

Davasında haklı öğrencilerin ikna çabaları genelde öğretmenin "bahane uydurma!" karşı çıkışıyla sonlanıyor.

- Peki hocam, haklısınız.

  • Eğitim sistemimiz


Öğrencinin öğretmeni ikna etme ihtiyacı ise yine bizim bozuk eğitim sistemimizin ürünü. Meslek lisesi öğrencisiyiz ve verilen proje-ödevleri yerine getirmeye çalıştıkça diğer canlı türlerinden kopuk, bağımsız bir canlı moduna giriyoruz.

Proje ödevleri yetiştirme sürecinde, bakkaldan para üstü alırken bile trigonometrik, integralel, türev gibi problemlere başvuruyoruz. Öğrencilikte dahil her alanda başarısız, sap modunda canlılar olarak hayatını sürdürmeye devam eden öğrencilerimizin bu verimsizliği kesinlikle eğitim sistemimizin kabahatı.

  • Hangi öğretmenden azar işiteyim


Ben bir öğrenci olarak bu sancılı proje-ödev sürecine hâla uzaktan bakıyorum. Haziran ayının ilk haftası teslim etmek zorunda olduğum dört proje ödevi arasında tercih etmem gerekenler var. Tercih ederken dersin öğretmenini göz önüne getiriyorum ve azarlandığım takdirde en az kötü etki edecek öğretmenin dersini sallantıya almaya çalışıyorum.

Hepsinin yetişmeyeceği aşikar.

Eğitim sistemimizden tü-kaka diye yakınırken öğretmenlerimizin anlayışsızlığını es geçiyoruz.

Öğretmenlerimiz günde 8, haftada 40 saat ders gördüğümüzü bilmek istemiyorlar.

Nitekim her öğretmen bir zamanlar öğrenci olduğunu unutuyor. Allah, biz öğrencilere yardım etsin.




Yapamıyorum ulan!

(Serbest kürsüm)


Evet ulan!

Arkadaş öğrenciyiz diye bu kadar da vurulmaz ki. öldük anasını satim yeter!

Dönemin başından beri kaç tane projeye başladığımı, kaç tane proje bitirdiğimi sayamam sana kürsü.

Yok efenim bilmem kaçıncı sınav yerine şöyle bir proje, yok efenim bilmem kaçıncı sözlü notu için böyle bir proje.. Yeter anasını satim bendeki de can!

O kadar projeyi yaptım da ne oldu diye düşündükçe önüme koyulan yeni ödev-projeleri yapma isteğim kalmıyor.

Kalmadı!

Sağolsun(!) Hasan Kirik hocamız bir gram ders anlatmadan bir yığın ödev yıkıyor sırtımıza. Sırf Grafik animasyon dersinden verdiği projeleri yapsam 4 aylık süreçe sığdıramam.

"Ulan ne öğrettinde ne istiyorsun şimdi" demek istiyorum ama bu yılda sınıfta kalırsam resmen ve hukuken "eğitim hakkı"m doluyor. Okuldan kibarca siktir ediliyorum. (bkz: tastikname)

Hayır bir insanda azıcık şeref, haysiyet olur yav. Ne öğrettin ulan bir yıldır ne öğrettin de, ne bekliyorsun?

Hayır bizim sınıfta da ibnelik var. Tepkisini koysa, olay karşısında koyun gibi kalmasa bak bakalım o kadar proje-ödevi verebiliyor mu?

Böyle "öğretmenlik" ünvanını haketmeyen varlık(!)lar yüzünden; Asıl gerekli derslerin, saygı değer öğretmenlerin proje-ödevlerini yapamıyorum/yetiştiremiyorum.

Bak kürsü, şu andan itibaren Haziranın 1'ine kadar yetiştirmem gereken ödevler;

  1. Hasan Kirik - Adobe Flash ile hazırlanmış konusunu benim belirleyeceğim Website.

  2. Harun Yıldız - Adobe Dreamweaver ve Visual Studio Asp.NET C# kullanarak konusunu benim belirleyeceğim Etkileşimli Website.

  3. Harun Harmancı - Konfeksiyon, tekstil fabrikasının stoklarını tutan/hesaplayan program.

  4. Ünal Kalaycı - En az 8 sayfadan oluşan dergi ile gazete karşımı formatında kitapçık.


Bunları 3 hafta içerisinde yapmam gerek. nereden, nasıl, hangisinden başlayacağım hususunda hiç bir fikrim yok!

Kesinlikle yapmam gerekenler;

  1. Harun Yıldız - Adobe Dreamweaver ve Visual Studio Asp.NET C# kullanarak konusunu benim belirleyeceğim Etkileşimli Website.

  2. Harun Harmancı - Konfeksiyon, tekstil fabrikasının stoklarını tutan/hesaplayan program.

  3. Ünal Kalaycı - En az 8 sayfadan oluşan dergi ile gazete karşımı formatında kitapçık.


1 (Harun Yıldız Web tasarım ve programlama) baraj ders, yapmazsam sınıfı geçemeyebilirim. + Harun Yıldız hocama saygısızlık olur.

2 (Harun Harmancı Nesne tabanlı programlama dersi) yapmazsam Harun Harmancı hocama saygısızlık olur.

3 (Ünal Kalaycı Dil ve Anlatım) baraj ders, yapmazsam sınıfı geçemeyebilirim. + Ünal Kalaycı hocama saygısızlık olur.

Bu durumda Hasan Kirik hocamın(?) Website proje-ödevini sallantıya alacağım. Diğerlerini yetiştirebildiğim takdirde bir parça bir şeyler yaparım. -ki bu bile fazla olur-




Lütfen karşıma çıkma

UYARı: Bu entry aşk içerir.


Nasılsın blog?

Artık sana günlük demeyeceğim, blog daha samimi.
Çal: Sezen Aksu - ikili delilik http://fizy.com/s/1ai1af

Yav blog, her gün Civ civ 2'yle karşılaşıyorum gerçekten acı veriyor. "iş yerinde aşk olmaz/olmamalı" kaidemi çiğnedim bunun cezasını çekiyorum sanki. Yani şu sınav haftasında bundan büyük ceza olamazdı gerçekten.

Hayır böyle gözgöze geliyoruz, bir şey diyecekmiş gibi bakıyor (melek gibi kız ya) ben de "dinliyorum" dercesine bakıyorum/kalakalıyorum. Sonra bütün gün bu bakışmanın sorgularıyla geçiyor. Kafamda sonsuz döngüler paradokslar uçuşuyor. Kızın sevgilisi var ve bunu öğrendiğimden beri ne yapacağımı bilmez haldeyim.

Hayır karşılaşmasam unuturumda, unutamıyorum.
Çal: Mustafa Ceceli & Elvan Günaydın - Eksik http://fizy.com/s/2b7hbw

Bilemiyorum be blog.. belki de unutmak istemiyorum.

Hayır kızın sevgilisi var.

Ve ben bitap durumdayım. Kuyuya düşmüş it gibi, telaşlı, aptal, bitkinim.

Edebiyatla, şiirle gram ilgisi olmayan ben şair kesildim kaç vakittir. Binbir türlü şiir yazıyorum.
Çal: Sertap Erener - Bu böyle http://fizy.com/s/1lrl6q

Buna, Bana bir çare bul blog.
Çal: Rober Hatemo - Beyaz ve Sen http://fizy.com/s/1ahxof




Sevmekten usanmam

Pinhani dinliyorum bu akşam çal kemancı.
Ne güzel güldün..




ben ki sevmekten hiç usanmam...

bensiz mutluysan hep öyle kal..




Privet!


Privet, Rusca'da merhaba demekmiş. "Pırivyet" gibi telaffuz ediliyor.

"Selam" vermenin dili var. Bu bana çok ilginç geliyor. Farklı dilde selam verilirse almayacak mıyız?

Yine sona yazmam gerekeni başa yazarak kafa karıştıyorum.

Varsayalım şimdi bir ortamda arkadaşlarla muhabbet ediyoruz hepimiz Türkçe konuşuyoruz diyelim, yabancı biri adres sormak için yanımıza geldi ve "Privet!" diye selam verdi. Sözün tam olarak ne anlama geldiğini bilmiyoruz ama hâl ve hareketlerden o insanın selam verdiği anlaşılabilir diye düşünüyorum.

Öküz gibi bakmanın mantığı ne?

Ekşi sözlük'te "Privet"= http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=privet

itu sözlük'te "Privet"= http://www.itusozluk.com/goster.php/privet

Uludağ sözlük'te "Privet"= http://www.uludagsozluk.com/k/privet




1

Çok sıkıcı bu pazar.

Sıkıcı gerçekten,

Dünde sıkıcıydı,

Ondan önceki günde.

Yarında sıkıcı çünkü pazartesi.

Sıkıldım "enter"a basmaktan.

Duramıyorum ama

Enter enter

eeeeeeen

terrrrrrrrrrr

Çok sıkıcı bugün,

Hep böyle saçma-sapan blog yazanlara kızardım. Birdaha takip etmezdim falan.

Kızmıyorum şimdi. Bloglar sahibine aittir istediği gibi atını koşturur bizene :)

Hâla sıkıcı bugün.

Belki başkaları mutludur? Sahi dünya ne tuhaf ya. Şu an belki 500 kişi ölüm döşeğinde, belki 1000 kişi dünya evine girecek bugün. Belki 2000 tane bebek geldi dünyaya..

Belki 1 kişi intihara teşebbüs etti! Yok yok ölmedi kurtuldu. Erken müdahale! ölmeye lafımız yokta ecelini bekle!

Başka ne olmuş olabilir ki bugün?

Tanışmalar, aşklar falan olabilir. Aslında bu düne daha uygun. Cumartesi herkes eğlence mekanlarında bardı kafeydi belki 3000 kişi aşık oldu bugün. Tamam lan dün.

Şuan http://fizy.com/#s/1r3ji8 usul usul bir melodi var kulağımda. Bu Zaza'nın sesi çok hoş.

Kulaklarımı rahatlıkla teslim edebiliyorum. Nerde kalmıştık, bugün sıkıcı? Harbiden aga ne sıkıcılık bu ya.

Havalarda düzelmedi gitti. Bu mevsimin adını değiştirsinler, ne yaptığını bilmiyor. Şu buruk hava bir tutam aklımı alıp gidiyor.

Buradan yetkililere sesleniyorum YAZ GELSiN! SıCAK'tan korkanın kaşığı kırılsın. O öyle değildi herneyse işte.

Ben gidiyom ya!