Dizi izlemek ve entelektüelite

"Dizi mi, biz hep belgeselciyiz dizi bilmeyiz" klişesini eleştirme klişesini gündeme getirmek dahi klişe artık ama yine de yaptım. Var böyle bir durum. Entelektüel olacağım kaygısı insanların dizileri hudutsuz eleştirmesine neden oldu. Geçtiğimiz 5 yılda neredeyse fabrikasyon ölçüde birbirine benzeyen yerli diziler bu eleştirileri hak ediyor olsa da arada çıkan güzel yapımları kurunun yanındaki yaş olmaktan kurtarmalıyız.

Entelektüel olacağım gibi bir duruş takınmam ama birçok arkadaşım tarafından kinayeyle karışık entelektüel hatta marjinallik yakıştırması yapılıyor. Sıfır Bir dizisini izlediğimi dile getiriyor olmama rağmen.


Sıfır Bir projesini geç fark ettim, ilk izlenimde hemen şans tanıdım ve iyi ki izliyorum.

Dizi izlemek kötü bir şey değil, ekrandaki tüm dizileri, hayatınızı aksatacak ölçüde izlemediğiniz takdirde. Yerli diziler genellikle kalitesizdir, çünkü gereksiz uzundur. Her hafta 90+ dakika iş çıkarmak ekibi çok yorar ülkemizde kamera arkasının hakkını alamadığı, hafif yoğun çekim dönemlerinde bile ailesini göremediği göz önünde bulundurulursa yerli dizilerin ontolojik kalitesizliği anlaşılabilir, kaçınılmazdır.

Tüm bunlara rağmen iyi işlerin çıktığı oluyor, bu yazımda iyi dizilerimizi listelemek böylece gelecekteki kendime izlediğim dizilerin arşivini bırakmak istiyorum. Yerli dizilerden sonra yabancı diziler hakkında da birkaç kelam edeceğim.

Yeditepe İstanbul


Televizyonda yayınlanırken değil de çok sonradan internetten keşfettiğim bir dizi, romansı oluşu ve İstanbul'daki bir kenar mahalle duruluğunu koruyabilmesi etkiledi beni. Tamamını izlemedim, yüksek kaliteli bir kaydının düşmesini (öhm, çıkmasını) bekliyorum.


Karanlıkta Koşanlar

Yanlış hatırlamıyorsam TRT 1'de yayınlandı bu dizi, o zamanlar 13-14 yaşlarındaydım, korka korka izledim. Tek sezonluk bir diziydi zaten çabuk bitti ama oldukça başarılıydı. Ömrümde izlediğim en iyi yerli korku dizisiydi, hatta filmiydi. Yaşım küçüktü diye mi o kadar etkilendim diye geçenlerde yine açtım birkaç bölüm izleyeyim dedim, yine o ürkütücü atmosfere kapıldım. Kesinlikle elin gavurunun underrated diyeceği, değeri bilinmemiş projelerden biri.

Leyla ile Mecnun


Bu dizi de yerli dizi tarihimizin yüzakıdır, olmalıdır. İlk iki sezon ayrı güzeldir ayrı övgüler hak eder ama genel olarak da öncü olmasını dilerim. Onur Ünlü'nün ve Burak Aksak'ın sonrasında tüm ekibin irrasyonelizm sevdası o kadar güzel yansıyor ki izleyiciye. Bir diziyi izlerken dünyadan, gerçeklerden, acılardan uzaklaşmak en iyi bu diziyle mümkün.

Çiçek Taksi


Aile sıcaklığı ve güven temalı projeleri hep seviyorum, bu dizi yaşıtlarımın hatırlayabileceği en eski mahalle, konsept dizisidir herhalde. Sonrasında başka yapımcılar muadilleri yapmayı çok denediler ama ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Ülkemiz insanının saflığı, yakınlığı ve aynı zamanda zıt uç olan kurnazlığını bu dizide çok güzel gözlemlemek bu sırada eğlenmek, dertlenmek mümkün.

Yedi Numara


Ülkemizde değeri bilinmeyen dizilerin başında gelebilir bu, yine de hatrı sayılır bir kitlece hatırlanır, sözü edilir. Çok beğenerek izlerdim, hüznü ve neşesi hem bu kadar özgün hem de bu kadar bizden olan başka bir proje yoktur herhalde.

Behzat Ç.


Darbe teşebbüsünden çok çok önce, bu vehameti anlatmaya çalışan, cemaatin iç yüzünü, devletin organlarına yerleşmesini ve çıkarları doğrultusunda kullanmasını dile getiren tek diziydi. Sırf bu nedenle defalarca RTÜK'ten ceza aldı, yayından kaldırıldı. Yaklaşık 100 bölümü rekor hızla birkaç ayda izledim. Çok işsiz bir dönemime denk gelmişti. Orospu çocuğu Ercüment Çözer'e hala öfkeliyim.

İşler Güçler


Çok sevdiğim bir başka yerli dizi, Selçuk abi bu projeyle kesinlikle dizi camiasının görmediği bir üslup getirdi. Ama Selçuk abi bile bu klasmanda bir daha proje yapamadı. Kardeş Payı'nı ben pek sevmedim.

Fi, Çi


Azra Kohen hanfendiyi bu dünyadan değilmiş gibi görüyorum. Fi'yi okumuştum, pornografinin felsefesinin önüne geçtiğini düşünmüştüm, pek bir şey anlamamıştım, yaşım da küçüktü tabi :) Dizi biraz da internet dizisi olması sayesinde gerçek dünyaya daha yatkın, daha gerçek ve özenli yapılıyor, ilgiyle takip ediyorum. Özellikle 2. sezon 5. bölüm çok para harcanmış bir yabancı dizi izliyormuşum hissi verdi.

Yakın gelecekte Masum dizisine de bakacağım.

Özetle, entelektüel olmak gibi bir amacım olmasa da böyle çağrılmaktan rahatsız değilim. Seçici olmak kaydıyla dizi izlemenin faydalı bile olabileceğini düşünüyorum. Herkese zorla iyi kitaplar okutamıyorsak bari düzgün diziler izlesinler.

Gelelim yabancı dizilere

Game of Thrones hayranıyım. Önümüzdeki 500 yıl daha konuşulacağını düşündüğüm bir dizi. Senaryosuyla, özerk fantazi dünyasını bu kadar tutarlı kurmasıyla (bu yönüyle Yüzüklerin Efendisi'ni bile dövmüştür bence) oyunculukları ve müzikleriyle her şeyiyle efsane. Umarım kendine yakışır bir finalle ağzımızı açık bırakır.

Black Mirror

Tüm insanlığa bir dizi izletebilme imkanı verseler bu diziyi izletirim. En kısa tanımla, ufuk genişletici bir distopya. Her türden film severin ayıla bayıla izleyeceğine eminim.

Breaking Bad

Gerçekliğe yakın bir dünyada geçiyor gibi görünse de sık sık heyecanlandıran ve 'Nolacak lan şimdi' diye sordurtan bir dizi. Senaryonun tutarlılığı ve başarılı akışı izleyiciyi bağlıyor. Son sezon değil de bir önceki sezondu sanırım biraz sıkıcılaşıyordu ama finale doğru tekrar güzelleşiyordu. Skyler White ne kadar akılda kalıcı bir karakterdi öyle. En az 1 yıl oldu diziyi bitireli hala aklımda kadın.

Stranger Things

Netflix'in kendine has distopyası olduğunu düşünüyorum. Filmlerinde de bunu sıklıkla görüyorum. (ARQ filmi çok iyidir izlemelisiniz) Bu dizi daha önce belki de hiçbir dizinin yapmadığı bir şey yaparak üç küçük veletin gözünden fantastik bir macera yaşatıyor bize. İlk sezonu yeni bitti. İkinci sezona ilişkin çok umutluyum efsane bir dizi olacak gibi geliyor bana.

(Önermiyorum) The Walking Dead
İzlediğim dizileri listeliyorum diye adını yazma gereği duydum yoksa zerrece sevmedim bu diziyi. Arkadaşlar ya iki sezon sonra kan vahşet bitiyor ulusal varoluşsal bir kavgaya dönüşüyor dizi diye kandırdılar diye dört sezon katlandım sonra bıraktım. İzlerken asla bir şeyler atıştıramayacağınız bir dizi.

Bir ara izlerim diye kenarda tuttuğum diziler


  • Narcos
  • Dark
  • Mr. Robot
  • Masum
Amma da dizi izliyormuşum be :D




safa 2.4 yok sattı

İlk kez 21 yaşımda 'bir yıl içinde neler yaptım, sonraki yıl neler yapmayı planlıyorum' tarzında bir yazı yazmıştım. Bunun devamı geldi. 22 yaşımdayken ve 23 yaşımdayken de yazdım.

Şu an 24. yaşımdakini okuyorsunuz. Yılın hangi zamanı yazacağımı ben de kestiremiyorum. Sürpriz tarihli bir yazı bu.

24. yaşım birçok hayal kırıklıklarıyla dolu. Hayal ettiğim o filmi çekemedim, o belgesele başlayamadım. O kıza açılıp açılmama konusunda karar kılamadım. O müzik grubunu asla kuramayacağımdan eminim. O komedi kulübü de başka bahara kaldı.

24 yaşımdaki can sıkıntılarımın biri de, h-aykırı derginin, yayın hayatını durdurması oldu.

Ama bol bol bisiklete vakit ayırdım. Yazın en sıcak günlerinde de bisikletle dağ bayır tırmandık, içinde bulunduğumuz soğuk günlerde de.

Sürekli yeni hobiler, uğraşlar bulmayı kendime huy edinmemin meyvelerini bu yıl da topladım. İyi insanlarla tanıştım, iyi arkadaşlıklar kurdum. Bana göre olmadığını anladığım hobiler de oldu, av mesela. İlk kez 24 yaşımda ciddi bir canlı hayvan avına çıktım. Böylece bu hobinin bana göre olmadığını öğrenmiş oldum. Silahım hala duruyor, satmayı ya da birine hediye etmeyi düşünmüyorum. Yazları sıkıldığımda cansız hedefler vurmak bahanesiyle şehirden uzaklaşmama vesile olabilir.

24 yaşımda dış görünüş olarak da değişiklikler yaptım. Küpe taktım örneğin, deneyimlemeden ölmek istemediğim şeyler arasında küpe takmak vardı. Bu görünüşüm 1 yıl bile sürmedi. Küpemi koşturmacalı bir dış canlı yayın çekiminde düşürdüğümü tahmin ediyorum, sonra yenisini almadım. Ama bu almayacağım anlamına gelmez :)

Bol bol "Ne diyoruz ne anlıyoruz" izledim.

Türlü tuhaf kitaplar dergiler okudum.

Başucu kitabım değişti. Artık Alper Kırklar'ın Onur Ünlü ile yaptığı röportaj kitabı yeni başucu kitabım. Bir sürü endişe.

24. yaşım bitmek üzere, artık 24. yaşımda şunu yapmayı planlıyorum diyeceğim kadar zaman kalmadı. Kısmetse 25 yaşımda maddi imkanların da artmasıyla o filmi çekeceğim, o köyü kuracağım...





Sorun sorun mudur

Mağdur, sorunu konuşuyor
Mağrur, suçunu
Aptal, süreci
Aksak, sonucu
Yalaka, verimi
Akıllı, nedeni
Erdemli, çözümü konuşuyor




Rüşt

Rüştü ispatta ısrar
kendine güvensizlik
ve hatta inançsızlık
göstergesi gibi

Bir süre sonra kişiyi
'başkalarını öteleyerek varolabilirim'
sanrısına düşürüyor

Kişi 'ben de varım'
diyemeyince
'siz de yoksunuz' demeye başlıyor

Rüştü ispatta ısrarcı biriyle
eş olmak
rüştünü ispat edememiş biriyle
eş olmaktan
daha ızdıraplı olsa gerek.

Öte yandan
rüştü ispatta ısrarcılık
kişiyi sanatçılaştırabilir olsa da
bu önceki savı yıkmaz
çünkü
herkes bir sanatçıyla evlenmek ister
ama sanatçı eşleri mutsuzdur.




Toplumsal cinsiyetçilik

Toplum gözünde kadın için iffet ne kadar önemliyse erkek için iktidarlık o kadar önemli. Toplum kadının iffetini koruma anılarından tat alırken erkeğin iktidarlık kurma anılarından tat alıyor. Bu çelişkiden sözde ahlak, gerçekte erdemsizlik doğuyor.




Uçaklara meydan okuyan bisikletli

Bayağ havalı oldu
Bugün pedaldaşım İbrahim ile 42 derecelik hava sıcaklığına rağmen memleketimizin doğu köylerine pedallama kararı aldık. Şehirden (binalardan, gereksiz kaygılardan, samimiyetsizliklerden) uzaklaştıkça biraz da pedala abandıkça serinledik.

Yolda Türk Yıldızlarına da rastladık, bize eşlik etmekle kalmadılar "Kapışak mı?" gibi tahrik edici tekliflerde bulundular, belki de bulunmadılar çok uzaktalardı biz öyle anlamış olabiliriz.

Kapıştık tabi biraz, asfaltı ağlattık.

Ben geride kaldım ama İbrahim baya savaş uçaklarıyla yarıştı.

Yarıştan sonra güzel bir köy lokantasında yedik içtik...

Yorgunluğum kaşlarımdan okunuyor, ama İbrahim hiç yorulmadı diyebilirim, Maşallah.
İbrahim her seferinde bisikletin limitsizliğini bir kez daha kanıtlıyor, mevsim şartları bisiklet sürmeye engel değilmiş onu yeniden anladım.

Hiçbir koşulda çay keyfimizden ödün vermeyişimiz de 10 puan yapsa... O sıcakta sırt çantamızda 1 termos çay vardı :)
Baştaki fotoğrafın aslı :) Anıtlarla yarıştık yani.
Bu da İbrahim :)
Blog yazmayı özlemişim :)




Tehlikeli tefekkür

Halkı kin ve nefrete sürüklemek kanunen suçtur.
Kanunen halkı kin ve nefrete sürükleyen kahraman olur.
Halkı kanuna karşı kin ve nefrete sürükleyen darbeciyken
Halkı kanunsuzluklara karşı kin ve nefrete sürükleyen romantik açıdan devrimcidir ama güç sarhoşu olacağından diktatör olur.
Bu komünizmin en meşhur ayıbıdır.

Aslında halk SÜRÜklenmese sorun kalmayacak.




Gerçekçi para biriktirme yöntemi

Para biriktirmek konusunda uzun bir süre kafa patlattım.“Hazıra dağ dayanmaz” deyimiyle savaşmak kolay değil ve birikim yapmadan yaşamak bizi köleleştirir. Köle olmak istemiyorsak birikim yapmalıyız.

Birkaç yıldır uyguladığım biriktirme yöntemimi anlatacağım, bu yöntemi uygulamak için aylık harcama ortalamanızı bilmeniz lazım. Küsuratsız değerlerle anlatacağım siz kendinize göre uyarlayın.

Aylık gelirimizin 1000 TL olduğunu varsayalım ve birkaç ay boyunca yaptığımız harcamaları not ederek aylık harcama ortalamamızı 500 TL olarak bulduğumuzu varsayalım. Bu harcamalar içine faturalar, kiralar her şey dahil.

Düzenli olarak 1000 TL gelirimiz, 500 TL giderimiz var.

Bu, her ay 500 TL biriktirebileceğimiz anlamına gelir. Biz olağanüstü durumlara da 100 TL ayıralım, kendimizi her ay 400 TL biriktirmeye şartlayalım.

Buraya kadar herkes gelebiliyor. Biriktirme yöntemim buradan sonra devreye giriyor.
Biriktirmeye bu ay başlayalım, Haziran maaşımızı dahil edersek 2018’e kadar 2800 TL biriktirmiş olmalıyız. Böylece hedefimizi belirlemiş olduk.

Peki olağanüstü bir durum olur da Haziran ayında maaşımızdan hiç biriktiremezsek, hepsini harcarsak? Böyle bir durumda önümüzdeki aya borçlanmış oluyoruz. Kötü haber, Temmuz’da bankada tutmamız gereken para 800 TL yani Temmuz’da 200 TL ile yaşamanın bir yolunu bulmalıyız.

Bu şekilde bir dahaki aylarda plana sadık kalamasanız bile telafi edebilirsiniz. Hem böylece kendinize bir ders vererek harcamalarınızı sınırlayabilirsiniz.

Harcamalar dışında gelirinizi baltalayan bir diğer önemli etmen, borç vermek. Arkadaşlarınıza borç verirken maaşınızın harcayabildiğiniz kısmından verin. 1000 TL geliriniz, 400 TL bankada tutma sözünüz varken arkadaşınıza 600 TL üzerinde borç veremezsiniz. Verseniz dahi bankadaki birikimle boşluğu dolduramazsınız. Bu birikiminizin uzun soluklu olmasını engeller.

Aralık 2017’de hedeflediğiniz birikime 2800 TL’ye ulaştıysanız ne mutlu, artık maaşımızdaki artışı da hesaba katarak 2019 birikim planı yapabiliriz. Aynı şartlanmayı 2019’a uyguluyoruz.

Sahibini hatırlamadığım bir söz var, 'Harcamalarınızdan kalanla tasarruf edemezsiniz, tasarruflarınızdan kalanla harcama yapmalısınız' diyordu.





Kavramak

kavram beşerin can verdiği bir şey olduğundan kutsal değil. (değildir yazsam daha ikna edici olurdu)
kavramları var eden biziz, koyu renklerin karamsar ruh halini ifade ettiğini biz uydurduk. böylece kavramları yüceltmenin anlamı yok.
kavramlar birer adres. durumları, duyguları tarif etmek için kullanıyoruz.
özetle ben şimdi buraya kutsal bir şeyin adını büyük harflerle yazsam da günahlarım kadar cehennemde yanacağım.