Bebek sevme sanatı

Sevmeye aç/doymayan bir canlı türüyüz biz ademoğulları.

  • Kötülük nedir bilmeyen,

  • Yargılamayan,

  • Aşağılamayan,

  • Dolaylı olmayan,

  • ima etmeyen,

  • Düşüncelerini doğrudan ileten,

  • Merak ettiğini soran,


Çok az canlı var dünya da. Bebek (insan yavrusu) ve Kedi, Köpek gibi şeyler bunlar. Doğal olarak az olan sevilir, el üstünde tutulur.

Mevzu bebek olunca, "bebek sevmek" tabiri de kendini gösteriverir.

Şahsen ben "bir bebek yapın da sevelim artık" kafasında biri değilim, hatta bebek sevmeyi beceremem. Kucağıma al(a)mam, sarıl(a)mam sadece pişmiş kelle modunda sırıtırım, benim için bebek sevmek sırıtmaktan ibarettir. "Agu - magu" gibi anlamsız şeyler sarfetmeyi de mantıklı bulmam. Öyle işte.

Konu hakkında duruşumdan söz ettiğime göre konuyla ilgili güncel tecrübemi anlatmaya başlayabilirim.

Malumunuz yeğenim (3. Soytarı) Berkay CEREN 5-6 aylık bir bebe. Geçtiğimiz günlerde Berkaylardaydım, Babaannesi de oradaydı, Babaannesinin Berkay'ı sevmesine endişe, ibret ve dehşet içerisinde tanık oldum. Pek çok bebeksever gördüm ama hiç böylesine rastlamamıştım. Babaannesi Bebeği sarıp sarmalarken bildiğiniz eklemlerinin ayarlarıyla oynuyor, bebekle güreşiyordu. Bebeğin bu sevme seansının ardından sağ salim kurtulmasına şaşırdım ama belli ki yeğenim bu sevmeyle dövme arası şeye alışmış sesini çıkartmıyordu.

Tabii ki dayısı olarak yetkim dahilinde olaya el koydum. Ama tepkimin etki uyandıracağını pek düşünmüyorum.

"Nasıl seviyorsunuz?!" gibi bir şey dedim.

"Biz böyle severiz, asıl siz sevmeyi bilmiyorsunuz" gibi bir şey dedi.

"Biz bebekleri daha insancıl severiz" deyip lafı gediğine koydum.

Netice itibarıyla yeğenim;

  • ya şiddetle sevgiyi ayırt edemeyen,

  • ya da şiddete nasır bağlamış,

  • ya da şiddet uygulamaya fazla meyilli,

  • ya da şiddete fazla karşı,


biri olup çıkacak.

Keşke bilinçli/bilinçsiz yaptıklarımız taze beyinlere doğrudan etki etmese.




"Bugün hayatının geri kalanının ilk günü"

der walter white.

hayır hayır hanımefendi, dizi izlemem.

sadece yaşarım. hayatımdan habersiz. mesela hiç arkadaşım yoktur. hiçbir kızın telefon rehberinde numaramın üstünde "aşkım" yazmadı. hatta belki numaram tanımadığım hiçbir kızın telefon rehberine girmedi.

hayır hayır hanımefendi, yalnız değilim.

sadece yalnızlıkla yaşarım,

bir önceki güne şahika.

bir sonraki güne afaki.

ya yaşarım,

ya cemal,

biraz da edip.

özünde daima safa.




Bu nasıl bir açlıktır? nasıl bir kin?

(yaşları en fazla 17-18)

Bir kızı evire çevire dövüyorlar. Ve gerekçeleri bile var. "Erkek arkadaşımla nasıl çıkar?!" tamam erkek arkadaşıyla flört edeni anladıkta buradaki diğer kindarlar kim?

Ayrıca çok kavgaya karışan biri olmasam da hukukunu bilirim. Kandırarak, şartlar eşit değilken yapılan kavga kavga değil işkencedir.

Erkeğe olan açlıklarını erkeğine alternatif kızları döverek gidermeye çalışan kızlar bunlar. insan değiller. ve hatta hayvan bile değiller. ve hatta fahişe bile değiller.

(görüntüler can sıkabilir)



detaylı haber: http://ankaraport.net/haberler/30870/lise...




iyi bir arkadaş olma yolunda; ben

Az önce TRT Okul'da Kendimi Tanıyorum programını izledim de, bir bölümde arkadaşlıklardan bahsediliyor, deneyimler anlatılıyor, güzel tavsiyeler veriliyordu.

Sadece aynı şeylerden nefret eden, aynı şeylere hayran olan kişilerin arkadaş olmayacağını, özünde farklı düşünenlerin, farklı şeylerden hoşlananların arkadaşlık ilişkilerine renk katacağını söyleyen bir abla vardı. Bunları söylerken kafamda bir ampul yandı. Bir an mevzunun terazisine kendimi koydum, şöyle bir tarttım da arkadaşlarımın benim nefret ettiğim şeye nefret beslemesini bekliyorum.

Kuzenlerim de bu tavırlarımdan yakınıyor. Mesela kuzenim Bekir, Cankan hayranı ve hatta fanatiğidir bense tam aksine Cankan ve benzeri (ismail yk falan) kişiliklerden nefret ederim. Bu yüzden zaman zaman Bekir'le ters düştüğümüz oluyor. Ve ters düşmemize büyük sebep benim. Çünkü bana göre insan neyi beğeniyorsa oydu. E Cankan'dan nefret ettiğime göre Bekir'den de nefret etmeliyim gibi sığ, basit ve bağnaz bir denklemin sonucunda buldum kendimi.

Bekir'in Cankan hayranı olması, bizzat Cankan olduğu anlamına gelmiyor. Bunu şimdi farkettim.

Ve ayrıca bu yazım itibariyle özeleştiri konusunda seviyemin yükseldiğini söylememde bir sakınca yok sanki.

Ve mutlaka şunu eklemeliyim ki;

"insan neyi beğeniyorsa odur" fikrime bir cepheden hâla katılıyorum. insanlar genelde kendinde olanı etrafında görünce sempati duyar, durum böyle olunca biraz da olsa insan beğendiği şeydir.

evet.

dipnot: bence Ebru Tuay ÜZÜMCÜ ile Polat DOĞRU her eve lazım şahane insanlar. Saygıyla selam ederim.




Misafir ağırlama ahlakı

Şu caanım 2012 Ramazan ayının ilk entrysini yazıyorum. Sabah 8'den beri ayaktayım ve açlığı pek umursamasam da susuzluk canıma tak etti.

Şimdi, bu kainatın biz insanların sınav salonu olduğundan yola çıkarak ev sahiplerinin yine biz insanlar olduğu sonucuna varabiliriz.

Peki ev sahibi olarak, misafirlere ya da başka bir açıdan bakıldığında dekorlara karşı ne kadar misafirperver, ne kadar yardımseveriz?

Genelde her yıl Mayıs aylarında "bir kap su" çağrıları başlıyor. Bu yıl da pek umursamadım. Çağrının hızla yayılması ve sokakta hiç bir kap su görmeyişim çağrı sahiplerinin pek samimi olmadıklarını düşündürüyordu. insanlar internette bilinçli ve yardımsever davranıyorlar ama fiilen gerçek hayatta yardımsever faaliyetlerine tanık olamıyoruz.




Şimdiye kadar katılmadığım bir kap su faaliyetininin hiç çağrısını yapmamıştım. Bana göre yapmadığın şeyi insanlardan beklememelisin.

Ve uyanışım az evvele dayanıyor. Niyetliyim ve çok susamış durumdayım, Kahramanmaraş'ta kavurucu bir sıcak + kuraklık hakim, misafirlerimiz (ya da dekorlarımız) su bulmakta güçlük çekiyorlar, bahçe kapımıza ve sokak kapımıza birer kap su koydum.

Afiyet olsun.




Haklı olabilirsin ama değilsincilik

Şu caanım ülkemin caanım insanlarında en çok rastladığım ve en sevmediğim şeylerden biri de bilirkişi olma merakı.

"Türk'e asla adres sorma, bilmese de tarif eder" diye bir Çin atasözü varmış mesela.

Aslında eğlenceli insanlarız da dozunu mu ayarlayamıyoruz nedir. Ben bilirimcilik oynayıp hep beklenen sonuçla karşılaşıyoruz, birilerinin canı sıkılıyor, birileri ağlıyor.

Bilmesekte soruya cevaben bir şeyler zırvalıyoruz. Hal o ki, "bilmiyorum" desek cevaba giden yolu uzatmamış olacağız.

Her neyse, bir keresinde ihtiyar bir adam "Arkadaşlar sınıfımıza başkan ve yardımcı seçeceğiz adaylar tahtaya çıksın" gibi bir şey demişti. Tüm sınıf tahtaya çıkmıştı.




Hadi kandiller bunu da açıklayın hadi

[Kahramanmaraş] Arapgirli camiin ordan Aslanbey tepesine doğru yürüyordum ihtiyar, sakallı bir adam oturmuş bir ağacın gölgesine elinde tesbihiyle nafile ibadet ediyordu.

Allah şahidimdir ki oradan geçen hiç kimse o adam hakkında "ateist! cehennemlik!" demez. Sakalı var anasını satim, üstelik bırak farz ibadeti nafile ibadet bile yapıyor. Çarpılırsın bak. Ağzın göt olur ve daha bir çok iğrenç şey.

Ya o amca cehennemlikse?

Allah toplum olarak bizi cezalandıracaksa her sakallının, her "Allah" diyenin peşinden gitme merakımız yüzünden cezalandırır herhalde.

Kendimizi Allah ile bir tutup insanların takvası hakkında yorum yapıyoruz. "Ooo Ahmet enişte mi keşke o mübareğin eteğine tutunup cennete gidebilsek" ne demek lan? o takvametreni götüne sokmasın zebaniler?

Neyse mesajı almak isteyen alacak yine. Almak istemeyenlerin sadece kandilini kutlayayım. Son mastürbasyonlarınızı yapıp gusül abdesti alın artık. Yatsıya camiide görüşürüz.