Öyle bir şey

Öyle bir şey yapmalı ve yazmalı ki şimdi, ikna etmeli tüm evreni.
Öyle soğukkanlı olunmalı ki; gökyüzünü utandırmalı
Şu kandırmacalı hayata ders olmalı
Öyle çabuk ölmeli ki sonra; öldünüğünü unutturmalı.
Ve uslu uslu kaybolmalı.


Çok zamandır ne yapmak istediğimi bilmiyorum. Hiçbir şeyle mutlu olamıyorum, mutsuzda. Kimseye selam vermek istemiyorum. Kimseyi görmek istemiyorum.

Aynı zamanda herkesi tanımak, herkesi görmek istiyorum.

"istiyorum" ibaresi barındıran hiçbir cümlem gerçekci değil.

Benimle aynı şeye üzülen bir üstadla saatlerce konuşmak istiyorum. Yada susmak.

ya ölmek istiyorum ya da ölmemek, (ortası)"yaşamak" yok.

"istiyorum"la biten hiçbir cümle bana gerçekci gelmiyor. "Ağlamak istiyorum"dan başka.

Ve artık ne istediğimi biliyorum;

Ağlamak istiyorum, sessiz bile olsa birkaç hıçkırık uyandırabilecekmiş gibi eski beni.

Ne olduğunu, ne olduğumu unutup sadece ağlamak istiyorum.

Her şey karşılıklı şu dünya da. Hiç kimseyi ağlatmadım isteyerek, bir insanüstü ağlatsın istiyorum beni.

Varsın çeyrek saat "adam" olmayayım,

AĞLAMAK iSTiYORUM.




Birileri söylüyor diye yaşamak

Anlatamayacak kadar güçsüzüm.

insanlar yaşamları boyunca -orantılı bir şekilde- kendilerinin ve etrafındakilerin çıkarları doğrultusunda bir şeyler yapıp dururlar. Bu kaide neticesinde iki farklı çıkarım elde ediyorum; birincisi bana çıkar sağlaması gereken etrafım yok. ikincisi ben yokum.

Depresif düşünceler içerisindeyim. Çöküntüler yaşayan bir bunalım evreside diyebiliriz. Son birkaç haftadır kendime intihar eğilimli teşhiside koydum.

Annem olup bitenleri platonik aşka bağlıyor.

Başka da olup bitenleri bir yerlere bağlayan yok. Hani ilk çıkarımda demiştim ya etrafım yok diye. Aslında annemde yok benim.

Babamda,

Ablamda,

...

Şu blog yazımı okuyup telefonla "olup biten"i soracak bir arkadaşımda,

Hiç kimsem yok.

Haftanın üç günü staj yapıyorum. Staj yerinde hayati önem teşkil etmeyen bir çok görev yerine getiriyorum. Bunları kendim istediğim için değil, birileri söylediği için yapıyorum.

Haftanın iki günü okulda bulunuyorum. Okulda hayati önem teşkil etmeyen olabildiğince saçma bir çok şey yapıyorum. Bunları kendim istediğim için değil, birileri söylediği için yapıyorum.

Mesai saatim dolduğunda çalışma masamı toplayıp evdeki çalışma masama ulaşmak üzere yola koyuluyorum, bunu kendim istediğim için değil, birileri söylediği için yapıyorum.

ve hiç kimsem yok.

Çevremde gördüğüm her insana "benim için en son ne yaptın" demek istiyorum. -5 dakikadan fazla düşüneceğinden korkarak- diyemiyorum.

Telefon rehberimdeki herkese ulaşıp "bana en son ne çıkar sağladın" demek istiyorum. diyemiyorum.

üstelik hiç kimsem yok.

Şu an bu yazıyı uzun uzadıya sayfalarca yazacak kadar boş vaktim var, ama "kalk hadi gezelim, açılırsın biraz" diyecek kimsem yok.

Ekim ayının ulusal, milli felaketler dışında benim içinde can sıkıntılarına meydan olduğunu anlatacak hiç kimsem yok.

Dahası; bu kadar bunalımlı bir dönemi yaşımın getirdiğini bilmekte üzüyor beni.

Her şey terkediyor, herkesin üzerine bulaşmış bir toz tanesiyim sanki.

Tahammülsüzlük gözlemlemek dışında hiçbir şey yapmıyorum.

Herkesin hayatına sormadan dalmış bir fazlalığım. -bir gün vakti geldiğinde, ölmek için- başkaları diyor diye yaşıyorum.

Herkesin hayatından -müsaadesiyle- azar azar kopuyorum.




Aklımın benden sakladıkları

Umut,

Yolunu kaybetmiş bir umut. Takılmış aklımın peşine, derine en derine bir yerlere gizbelemiş tozlu bedenini, sonra kaybetmiş rehberini-aklımı- gördüğü tek ışığa doğru ilerlemiş, -ki çıkış karanlık- az gitmiş uz gitmiş gönlüme ulaşmış, sonra bir fırtına sarmış bedenimi; neler yaptırmış neler, Aklım mahcup bir şekilde umudun peşine düşüp yok etmeye çalışmış. izin vermemiş gönlüm, saçma sapan ihtimaller üretmiş. "Ölürsün" demiş aklıma! biçare aklım inanmış buna.

Ölmemek için gizlemiş benden umudu, yerini bile bile.

Kuytuda köşede döküntü bir kale vermiş, aklım bu umuda.

Bilmemiş ki izin vermiş döküntü bir kaleyle saltanatın yıkılmasına!

Tövbe etmiş bir daha benden bir şey saklamamaya, -bir kulaç daha, bir tek kulaç-

MFO - Benim Hala Umudum Var by engineer90




Where is my mind!

Hani insanlar bazen mutludur, bazense mutsuz. O ya da bu sebepten dolayı iki kümeden birindedir. -bir şekilde-

Bu iki durum dışına çıkmak mümkün değil gibidir. seçenek yalnızca iki tanedir; biri ya da diğeri..

Uzun zamandır bu iki durumun dışındayım, ne mutluyum nede mutsuz, ve birkaç haftadır kendimdem korkuyorum.

.. tüm olan bitenden çıkardığım anlam; hayat çok ilginç.

bir an evvel büyüyüp şu ergen tavırlardan, dertlerden soyutlanmak istiyorum. ve asla çocuk sahibi olmamak.. ben -ki kendi psikolojik hallerine katlanamayan- 30 yaşından sonra kesinlikle ergen triplerini olgunca karşılayamam.

Yoav feat. Emily Browning - Where ıs My Mind (Mike Danis Bootleg Mix) by Mateusz Sosnowski




Nereye

+ nasıl bu kadar ümitsiz olabiliyorsun
- ben olmuyorum hayat böyle
+ hiç kazanmadığını düşündüğünden olmasın bu kadar saçmalık
- hiç kaybetmediğini düşünenleride biliyorum
+ birkaç yargıyla şekillenmez ki hayat?
- hayat mı?
+ ?

(...)

- kaybetmek yok bu defa
+ kaybetmemek kazandırmaz ki ama
- en azından kaybettirmez

(...)

+ nereye gidiyorsun
- yalnızlığa
+ peki ya hayat?
- ne hayatı?
+ hayatın ne olacak diyorum
- hiçbir şey olmayacak. o bensiz de yeterince saçma




Sistem size kendisini değiştirecek gücü vermez

Her sistemin belli dozlarda otoritesi vardır. Otorite sistemin ayakta kalması için elzem bir etmendir. Ve sistemlerin belli aralıklarla "ben buradayım" deme şekilleri vardır. Sistemler otoritesinin yanı sıra özgürlük adı altında sınırlı imkanlar sağlar ve bu imkanlarla kendisinin(sistemin) önüne geçebileceğinizi düşündürür. Bu ve benzeri küçük oyunlarla çarktakilerin sisteme itiraz etme ihtimali bile önlenir. Sistem çarktakilerin bilinç altına varoluşlarını sisteme borçlu oldukları fikrini yerleştirir.

 

Bu yargılardan yola çıkarak aşağıdaki sonuçlara varılabilir.

  • Eğitim sistemi kendisini onarıp yenileyecek güçleri eğitimsiz ilan eder.

  • Petrol sektörünün liderleri kendilerinin yerini alacak kaynakları kurutur.

  • Üreticiler kendi mallarını askıya alacak ürünlerin piyasaya çıkmasını engeller.

  • Basın/Yayın kanalları(Gazete, Dergi, TV, Website...) güvenilirliğini zedeleyecek yayınları saman altı eder.

  • Sanatkarlar önceki eserlerini çöpe attıracak kadar üstün eserler üretmezler.

  • Siyasi güçler otoritelerinden ödün vermemek için halkı yüzde yüz refaha kavuşturmazlar.

  • Hiçbir otorite tahtını bir başkasıyla paylaşmak istemeyeceğinden tahtı tek hakedenin kendisi olduğunu çarktakilere empoze eder.


Netice itibarı ile çarkın işleyişine müdahale edecek her güç bizzat çark tarafından imha edilir.