Seni thumbnail'den sevmek aşkların en güzeli

Lügatımdaki "uzak" kelimesinin yerini "thumbnail" devralabilir. Zira son zamanlarda yaşamının %45'ini internette harcayan biri oldum çıktım. Ve hiçbir şey uzaktan göründüğü gibi değil. Pardon thumbnail'den.

internetteki her köşeyi thumbnailler sarmış durumda. Sosyal ağlar, bloglar, alışveriş siteleri vesaire vesaire. Dikkat ediyorum her şey thumbnail'den bir başka görünüyor, böyle sankim ekstra albeni katıyor thumbnail. Bir film hakkında bilgi almak istiyorsunuz ya da bir kitap, thumbnail: "bana tıkla, bana tıkla" diye bağırıyor. Hiç ilgilenmeyeceğiniz bir görüntü bile merak uyandırabiliyor.

Bi de thumbnailin altından hiç alasız bir web sayfası çıkmıyor mu, insan kendini umut sarıkaya tipi mutsuzluklarda buluyor.

Bazende thumbnailler unutmanız gereken güzel bir kızı hatırlatır mesela, ulan yine duygusala bağlıyorum kapatayım konuyu.




X'in not defteri

2010 yılının Mart ayından beri "Safa'nın not defteri" başlığıyla blog tutuyorum. Ve ister istemez aynı formattaki blog başlığıyla yayında olan bloglara rastlıyorum.

ilginç bir tarikatmışız gibi lan. ama değiliz yani. Fatih Hayrioğlu'nun not defteri dışında takip ettiğim yok. Ve eminim aralarında beni takip eden de yok.



  1. Aslı'nın not defteri

  2. Seda'nın not defteri

  3. 1 meleğin not defteri

  4. Nilay'ın not defteri

  5. Muhabirin not defteri

  6. Atıf Hoca'nın not defteri

  7. Kevaşe'nin not defteri

  8. Pandora'nın not defteri

  9. Kemal Ülker'in not defteri

  10. Zia'nın not defteri

  11. Avare'nin not defteri

  12. Fatih Hayrioğlu'nun not defteri (muhterem insan)

  13. Tarki'nin not defteri

  14. Sevgi'nin not defteri

  15. Lütfi'nin not defteri

  16. Ali'nin not defteri







Bir mizah unsuru olarak acizlik

Şüphesiz ki biz insanlar kusursuz varlıklar değiliz. Hatta çoğu zaman aciziz. Buzla kaplı bir yol üzerine karı kapatınca o kadar masum ve zararsız görünüyor ki insan kayıp düşünce hatayı kendisinde arıyor.

Komik bir görüntü oluşuyor tabii. Koskoca adam küt diye poposunun üstüne oturunca bilinçaltımıza meydan okuyup, gülmemek fazlasıyla zorlaşıyor.
Aradım taradımda buraya koyacak kaliteli, reklam içermeyen "düşen insan" videosu bulamadım.

Komik olsada neticede acizliktir. insan, bir çok zorluğun üstesinden gelebilmiş, barınaklar, şehirler, pazarlar, sosyal, destekli hayatlar kurmuş. Varoluştan günümüze süregelen yer çekimine karşı koyamayınca komik oluyor işte. Bence bilinçaltımız bu yüzden güldürüyor bizi.




Sisteme mi güvenmeli insana mı?

insanların güven endişesi bölge bölge değişiklik gösteriyor olsa da asla son bulmuyor. Hiç kimse, birine ya da bir şeye tamamen güvenmiyor. Ama bu değişken güven çıtası her zaman sistemden yana. Bireye güvenmeyen katı önyargılar sistemler karşısında yumuşayıveriyor.

Bir websiteye, sosyal ağa üye olurken kimlik ve benzeri yığınla bilgi veriyoruz. Bu bilgileri sokakta bir anketör istese şüpheyle yaklaşır, bilgi verirken temkinli davranırız. Web Formlar güvenlik mekanizmamızı bir şekilde durdurabiliyor. Popüler sosyal ağlara(Facebook, Twitter, Google+ vb..) üye olurken bizden istenen zorunlu* bilgileri doldurup sözleşmeyi dahi okumadan onaylıyoruz.

Profil oluşturma hakkınmızdan yararlanmak için imzalamak zorunda kaldığımız sözleşmeler kimlik bilgilerimizin kullanımı ve bir çok bireysel hakkımızı kapsayabiliyor. Kişisel bilgilerimiz imzaladığımız sözleşme doğrultusunda Reklam şirketlerine, CıA, FBı gibi ulusal ya da uluslararası güvenlik teşkilatlarına verilebilir. Ve yine imzaladığımız sözleşme yüzünden bizim bu olup bitene engel olmamız engellenebilir.

Belkide sırf bu yüzden websitelere şuursuzca üye olmayı kesmeliyiz. Sayfalarca sözleşme okumanın akıllıca olmadığını biliyorum ama genel anlamda da olsa sözleşme maddelerine göz atılmalı. Zaman zaman sözleşmeler karşılaştırılmalı.

bkz: Facebook kullanım koşulları

bkz: Twitter kullanım koşulları

bkz: Google+ kullanım koşulları

Unutulmamalı ki kafamıza göre "özel" ya da "genel" yaptığımız bilgilerde yine sistem yöneticileri tarafından erişilmez olmuyor.

Milyar satırlı veritabanlarında(database) tek satırlık hatırlarımız var. Hâla bir çok website, kullanıcı panelinde "hesabımı kapat" seçeneği bulundurmuyor. Bu bile fazlasıyla rahatsız edici.

Ayrıca: kullanmadığınız hesapları silin.




Akşam yine akşam ve çok güzel kızlar felan

Bir akşam daha geldi çattı arkadaş. Bu akşamların sonu yok mu yav!

Şu 6 ay gece 6 gündüz olan şehirler var ya. soğukta olsa oraları tercih ederdim cebimde orada yaşayacak kadar param olsa. Hiç düşünmezdim anasını satim.

Uyumak istemiyorum ki ben. Uyanmakta, haberleri izleyip içimin burkulmasına izin vermekte. Modern çağ denilen şu dönemde bile (insanın insanı)canlının canlıyı öldürmesine seyirci kalmakta.



Tek özelliği(farkı) güzel bir kız olmak olan kızlarla ve yine tek özelliği delikanlı bir erkek olmak olan erkeklerle nesildaş olmaktan, kendini geliştirmeyi "racona ters" olarak nitelendirenlerden, her şeyi yanlış(istediği gibi) anlayan -gayri-çağdaş insanların kendini çağdaş ilan etmesinden, kültür edinmemeyi bir kültür sananlardan, her şeyden tiksiniyorum bu akşam.

Ve yarın uyanmam için hiçbir nedenim yok. Bu da böyle bir ironimdir.




Staj deneyimlerim 2: "he" de gitsin

Birileri aslında olmayacak bir şey mi söylüyor? "he" de gitsin kardeş hiç uğraşma.

kısa öz.




Benim söylediğimin aksini söyleyenin amına koyim anlayışı

Kesinlikle cahil anlayışıdır.

Ben bunu öğrendim(duydum, anlatıldı, gördüm, gösterdim, anlattım) o zaman tek doğru budur inancında kişilerdir bunlar. Ayrıca salaklardır afedersin.

Ya arkadaşım! soluyan, düşünen, dokunan, yiyen-içen, seven, sevişen, sevmeyen, nefret eden vb... yani özünde canlı olan, insan olan biri nasıl kusursuz olabilir ki? Sen nasıl bir öküzsün ki insanın kusursuz olabileceğine inanıyorsun?

Hiç mi kendi aklınla düşünmüyorsun?

Bu cümleyi blogumda bir çok kez tekrarladım ama yinede, ne demiş Walter Lippmann abimiz: "Herkes aynı şeyi düşünüyorsa, hiç kimse fazla bir şey düşünmüyor demektir."

Bak şimdi bu adama sen hak vermiyorsun ya, heh işte bu adamla senin kusursuz sandığın adam ilahi adalet karşısında nasıl yargılanacak bunu bilemeyiz. Bizim aklımız buna ermez, çünkü Yaratıcı öyle istemiş.

Şimdi bırak "şu adam bilgili, şu adam gerizekalı" diye cahillik etmeyi. Sen Yaratıcı karşısında birey olarak bizzat kendinden sorumlusun.

Her ne kadar söylediğimin aksini söylesende tecavüze uğramayı, ölmeyi ya da öldürülmeyi hak etmiyorsun. Canlı olduğun için, insan olduğun için hak ve özgürlüklerin var. Bunu da Yaratıcı istemiş.

Bırak kim nasıl ve neyi söylüyorsa söylesin. Senin düşüncene aykırı biri varsa bu senin düşünceni öldüreceği anlamına gelmez. Sakin ol.




Bilinçsiz kitap okumak vs. Bilinçsiz internet kullanmak

Bilinçsizden kastım, yapılan gereksiz eylemin getirisi olmadığını farketmemek, bilgi birikim kazandırmayan -sözde- kültürel ve sosyal faaliyetler.

Kitap okumak iyidir. Hatta ultra iyidir. Doğru ve bilinçli kitap okumak kişiye bilgi, beceri, deneyim ve davranış terbiyesi falan gibi bir yığın güzellik kazandırır. Ama yanlış kitaplar okumak kişinin kariyerini kötü etkileyebilir. Kitap seçerken kişi yaş, bilgi düzeyi gibi kriterler ışığında kitap almalı. Anlayamayacağı ya da daha kötüsü yanlış anlayacağı bir kitap okumak kişiyi yormanın yanı sıra yanlış yollara sevk edebilir.

Nitekim kitap yazmanın sayfalarca şartı yok. Raflarda gördüğümüz kitaplar her zaman feyz almamız gereken bilgili insanların kaleminden çıkmıyor. Felanda filan. Lakin ülkemiz için durum bu kadar mühim değil. Çok şükür kitap okuma eylemini sevmemenin yanı sıra nefrette ediyoruz. Bu konuda teşekkürü bizi bugünlere getiren büyüklere borçluyuz.

Gel Gelelim bilinçsiz internet kullanıcılığına, bilinçsiz internet kullanıcılığı kesinlikle sosyal medyanın eseri. Facebook'a ilk ayak bastığımızda kullanıcılar çok düzeyli ve bilgilendiriciydi. Bu durum 2009'un sonlarına doğru bozuldu. Ortalama aktif facebook kullanıcı (zeka)yaşı 13 ila 16 oldu. Günümüzde bu yaş çıtası adım adım aşağılara gitmekte.

Zincirleme Facebook üyeliği diye bir şey var. Aileden herhangibiri Facebook'a üye olur ve akabinde tüm aile Facebook canlısı haline gelir.Felaket tellalı gibin oldum bak.

Lakin her zaman bu böyle değildir. interneti, sosyal medyayı, facebook'u, twitter'ı gayet bilinçli ve gerekli kullanan insanlarda var. Bu azınlık internetteki içeriği insanların sağladığından haberdar. Okuduğu, izlediği, dinlediği her içeriğe doğrudan inanmak yerine önce kaynağı sorguluyor. Birden fazla medya aracından yararlanarak kendince teyit ediyor ve kişisel araştırmaları sonucu bilginin doğru olduğu kanısına varıyor.

"Paylaşımlarını beğen duvarındayım, Profil resmime yorum yap, ilişki durumuma yorum yap" gibi isteklerde bulunan tüm sosyal medya kullanıcıların en kısa zamanda beden ölümlerininde gerçekleşmesi ümidiyle, esen kalın.




Bugün Allah o kadını öldürdü

Yaklaşık 2 yıldır hayatım saçma sapan bir yere gidiyor. 2009'dan bu yana Twitter kullanıyorum 2009 yıllarındaki girdilerime baktımda kolay mutlu olan, az üzülen ve gerektiğinde gerekeni yapmaktan korkmayan olağan bir insanmışım.

Yakın geçmişimde(yaklaşık 2 yıl önce) o kadını bulduğumu sandım. O kadın idealimdeki(ütopya) hayatın temel taşıydı. Ve kaybetmemem gereken tek beşeri varlıktı. Kaybetmemek adına çok efor sarfettim, her girişimim kazanma ihtimalinden biraz daha uzaklaştırdı.

Sonra kahroldum. Nasıl olurda gün gün kaybedişime gözyumardım.

Ve bugün o kadın yüzünden son kez başarısız oldum.

Deneme sınavında. Kafamdan çıkmayan o güzel kadının aslında hiç varolmadığını, varsa dahi ölmesi gerektiğini anladım.

Allah bu kadar büyük bir hata yapamaz. Hayal bile olamayacak kadar kusursuz bir kadını dünyaya getiremez. Bunun aksini düşünmemi de engeller. Bunu şimdi anladım.




Kelimeler albayım

Oğuz ATAY'ın tek bir kitabını bile okumadım. Bu kasti bir şey değil. Neredeyse hiç kitap okumuyorum zaten. Dolayısıyla Oğuz ATAY'ıda okumamış oluyorum, ama "Tutunamayanlar" ile "Tehlikeli Oyunlar"ı en kısa zamanda okuyacağım.

Gel gelelim Leyla ile Mecnun adlı dizinin senaristi Burak AKSAK'a, ne yapıyon sen üstad ya. Kısık kahkahalarla güldürürken birden bire ağlamaklı moda sokuyorsun insanı. Leyla ile Mecnun setindeki tatsız olaydan beri diziyi takip etmiyorum ama yine en boş vaktimde kaldığım yerden(otuzlu bölümler) devam edeceğim. Neyse işim var şimdi gideyim. "Ben ölmek istiyorum sayın albayım" Not düşeyim istedim.