İnsanın sonu ve evlilik

"Sistem, 27-35 yaş aralığındaki erkeğin evrensel değerleri ya da en azından kendi varlığını sorgulaması gerekirken kendini, ona ait olmayan gerçek veya hayali kadınlarla tüketmesini sağlıyor. Aynı şekilde 27-35 yaş aralığındaki kadınların çocuk yapması gerekirken onları binlerce seçenek arasında kıvrandırarak orta yaşa giden yolu yapayalnız yürümesini sağlıyor."
Tüm bunların ışığında kadın ve erkeğin sistem tarafından kararlı bir şekilde aptallaştırılması, insanları 'Bir şeyler' başarmalıyım boşluğuna düşürüyor. Başarı arzulamak güzel ama neyi başaracağını bilmemek insanın içini kemiriyor. Kendi kendini kemirmeye, yok etmeye programlı insan, güç elde edebilmek uğruna davalar, kavgalar ve savaşlar oluşturuyor. Bu kararlılıkla devam edersek maalesef bir gün başaracağız, kendi kendimizi yok edecek büyüklükte bir çukur oluşturup dünyayı o çukurda yakacağız. Peki yedi ceddi zengin olanlar, enteller? Onlar genellikle başarıya ihtiyaç duymadıkları için evlenmek, üremek gibi hedefler de edinmiyorlar. Tarihte bir entelin başlattığı savaş yok. Sonuç olarak Müslüm Gürses'in dediği gibi "Yakarsa dünyayı garipler yakar"





Gözünüzü seveyim fanatizmi bırakın







Mülteci ve kafası karışık kamu

Yazılı olarak yapılan seviyeli tartışmaları seviyorum. Okumayı da, tartışmaya katılmayı da faydalı buluyorum.

Dün gece başlayan bir tartışma Kahramanmaraş'ın basın camiasındaki genç neferler arasında geçti. Bu tartışmanın Kanada'daki devasa sunucuların veritabanlarında paslanıp gitmesine gönlüm el vermedi. Ekran fotoğrafı alarak bloguma arşivleme ihtiyacı duydum.











Sonra Facebook anasayfasında gezinirken şu habere rastlanılır, her şey anlamını yitirir.







safa 2.3 çıktı!

yakın arkadaşlarım arasında alışagelmiş şeylere karşı biri olarak tanınıyorum. bunu son bir ayda fark ettim.

"safa şuna karşı" diyorlar artık, farkındalar yani, bu güzel, bu, kendimi daha karakterli hissettirdi.

doğum gününe de karşıyım, bir yılın 365 gün 6 saatte bir tekrar başa dönmesini fazla sürreal buluyorum. doğum günümün kutlanmasından rahatsız oluyorum. zorla götürülmedikçe, doğum günlerinde bulunmuyorum. bulunsam bile "doğum günün kutlu olsun" demiyorum, en fazla "iyi ki doğdun" diyorum. çünkü doğum insanın ömründe bir kere yaşanıyor.

doğum gününe dair en sevimli hatıram 3 yıl öncesine ait. özgün insan, mehmet fıstık kardeşim benim için sarma sarmıştı.
-
23. yaşıma girerken doğum günüm kutlanmadı. kimse fark etmedi. bunun için sessiz bir çaba gösterdim. sosyal medyada doğum günüme dair hiçbir ibare yok.

sadete geleyim

safa 2.3 kullanıcılara neler vaat ediyor?

  • bayram biter bitmez, hayatımın geri kalanına yön vereceğine inandığım bir belgesel için gerekli mercilere başvuru yapacağım. çok yakın arkadaşlarım bilirler ki bu mücadelem yıllar öncesine dayanıyor. o belgeseli çekmeye daha yakınım.
  • birkaç yıldır yaza doğru hedefleyip, kışa doğru kaytardığım mızıka çalmayı öğren ödevim bu yaz da beni rahat uyutmuyor. galiba bu sefer doğru mızıkayı buldum.
  • bisiklete dair akıl almaz bir tutku var içimde, yani bisiklete duyduğum neşeyi bir kıza duysam benim için her şeyi yapar. yakında salcano ng350 bisiklet alıyorum.
  • anlamadığım bir şekilde son 6 ay içerisinde 15 kg verdim. bunu 20 kg alarak telafi edeceğim. diyete başladım.
  • kilo alırken form kazanmak için kardiyo yapacağım ve pedal çevireceğim.
  • 17 aylık olan, kıymetli dergimiz, sözün ustaları'nı her gün biraz daha güzelleştiriyoruz.
  • birkaç yıl boyunca ferdi devrim adını daha çok duyacakmışım gibi bir his var.


sürüm duyurularından habersiz arkadaşlarım, bu yazıyı sevdiyseniz şunları da seversiniz.




bilememek

kişi kendini neden geneller?

insan, erkek, kadın, müslüman, milliyetçi, solcu, liberal, yenilikçi?

kişi kendini neden etiketler?

bir yerlere ait olmak, bir zümreye dahil olmak bu kadar önemli mi?

kişi sadece kişiyken de varlığını sürdüremez mi?


tüm şarkı türlerini dinleyebilmek mümkün değil mi?

"ahh condeleza seni o kadar çok seviyorum ki bebeğim,
ağzına veresim geliyor
ağzımdaki dişleri"

hani the matrix filminde neo'ya dünyanın aslında nasıl bir yer olduğuyla ilgili bilgi verirlerken neo, gerçeklerle bu denli yüzleşmeye hazırlıklı olmadığını kusarek gösterir ya. o çıtaya çok yakınım. midem bulanıyor.