Vatanımda vatanım

Birkaç gündür vatanımızda olup bitenler beni endişelendirmeye başladı. Vatanımızı idare etme yetkisi verdiğimiz hükümet, sanki bir şeylerin altyapısını yapıyormuş gibi.

içinde bulunduğumuz hafta koca koca adamların(bakanların) beyanatları şaka gibi gelmeye başladı.

Sağlık bakanımız(Recep AKDAĞ); "Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar." açıklaması yaptı.

TBMM insan hakları komisyonu başkanımız(Ayhan Sefer ÜSTÜN);  "tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum" açıklaması yaptı.

daha buna benzer bir yığın açıklama gelecek. Hükümetimiz resmen, yasalarla kürtaj'ı suç ilan etme eşiğinde.

KCK davasında avukatlık yapan 103 avukat hakkında soruşturma açıldı.

RTÜK'ün tavsiyesi üzerine dizi karekterleri evleniyor.

Tütün ve alkole %15 zam yapıldı. (viyana'da 25tl'ye aldığın viskiyi benim vatanımda 150tl üzeri bir fiyatla satın alıyorsun(şimdi böyle yazınca ayyaşmışım gibi algı uyandırabilir ama öyle değil. hiçbir zaman alkole para vermedim, bilinçli olarak(kolada falan içtiklerimiz dışında) alkol tüketmedim))

Burası dedelerimin bana bıraktığı vatan. Ben burada göçmen değilim! Ben burada kendi şanlı bayrağımın altında, kendi seçtiğim adli şartlarla yaşamak istiyorum. Benim yetkilendirdiğim hükümet bunu sağlamak ve korumak zorunda!

Hükümetimizin son zamanlarda yaptığı icraatlar açık açık bir şeylerin zeminini hazırlıyor. Bu beni korkutuyor. Hükümet ve muhalefet bi sirkelenip ne yaptığına baksın, baktığı halde bu saçmalığa devam ediyorsa ne bu hükümet bizim hükümetimiz, nede bu muhalefet bizim muhalefetimiz.

Kısa aklımla hükümetimizi, muhalefetimizi, emniyetimizi ve yer yer ordumuzu dahi kapsayan yasadışı bir örgütlenme seziyorum. Anladığım kadarıyla bu yeni bir şeyde değil. Allah sonumuzu hayr etsin.




Hem üretiyoruz hem yaratıyoruz

Kelimelere takılanlar varya hani "ne yaratması la? yaratmak Allah'a özgüdür." zihniyeti. Sinir oluyorum bu(sığ) adamlara.

Mesela arkadaşın biri gayet yaratıcı fikirlerle bir proje yapmış, bu adama "vav çok yaratıcı" deyince Allah'a şirk koşmuş olmuyoruz. Oradaki niyet "daha evvel düşünülmemiş bir şeyi düşünmüşsün"dür. "yoktan varettin" değil.

Tabi ki yaratmak Allah'a özgürdür ama "çok yaratıcısın" derken niyetin "eksantirik fikirlerin var" demekse ateist, putperest ya da dinsiz olmazsın.

Ayrıca ingilizce'de creat'da compose'da bir bakıma "yaratmak" anlamına geliyor. Neticede senin ne anladığına bağlı.

Azıcık düşün la sığ.




Bu sosyallik böyle gitmez





Rusya geçmiş dalgasını - Eurovision 2012



ben yarışmayı izleyemedim ama izleseydim o an kesinlikle rusya'ya oy gönderirdim.




"Oğlum bak git"e hiç bakılmamış bir açı

Malumunuz "oğlum bak git" videosu her yerde paylaşılıyor. Ben alkışlarlayaşıyorum.com'da denk geldim ne hikmetse herkesin aksine beni pek güldürmedi.

Bu çocuk sokakta beyefendi, hanımefendi çocukların yolunu kesen piçlere benziyor. Bu çocuğa fiziksel tedavi dışında psikolojik tedavide öneriyorum. Bir kaç gün ısrarla dövülebilir mesela. Niye mi bu kadar acımasızım? uzun bir dönem Allah bana yolu kesilen beyefendi çocuk rolü reva gördüde ondan.

Videonun çok tıklanacağı düşünüyordum ama bu kadar abartılacağını beklemiyordum. Bugün okulda birkaç arkadaş bu videoyu tiye alıyordu falan.



ayiretten, şimdi baktımda bulamıyorum. alkışlarlayaşıyorum.com'da video ile ilgili bir yorum yapılmıştı genel olarak şöyle bir şeydi: "inşallah o çöpçü abi işinden olmamış, ya da dayak o piçe saygıyı öğretmiştir de. piç, 8a sınıfını toplayıp çöpçü abiyi zor durumda bırakmamıştır." tam olarak bu olmasada buna yakın bir yorumdu. Kıh kıh diye gülerken, boğazıma bir şey düğümlendi. evet olaya hiç bakılmamış bir açı burası. inşallah herkes, çoğumuzun olduğu gibi çöpçü abiyi haklı görür. sonuçta ne demiş ziya paşa? "nus ile uslanmayalı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir" ne güzel demiş.

ayırietten fıkrasına gülünmeyen adamı tiye alan ekip bu videoyuda tiye alarak hayal gücünü konuşturmuş.



ve yine ayrietten, olaydan sonra çocukla röportaj yapılmış.





hatunların efendi adam yerine piç tercihi

Ekşi sözlük'te 2004'de yapılmış bu tespite şimdi şimdi hak veriyorum.


Tarih boyunca erkeğin hep otorite, güç savaşı olmuştur. Hayvanda da insanda da. Çünkü kadın ilim-irfan sahibi olanı değil. otoriteri, güçlüyü seçmiştir (ısrarla bakınız: the quiet earth (1985)) Erkek bilinçaltı da kadının seçeneklerine göre şekillenmiş ve erkeği otoriter olma, güçlü olma hırsıyla yaşatmıştır.

etrafıma bakıyorumda nerede piç, nerede asalak erkek varsa çevreleri güzel hatunlarla kaplı. nasıl oluyorda birbirlerinden sigara otlananlar, birbirlerine ana-avrat-bacı küfür edenler hatunlar için çekici gelebiliyor?

ben şahsen efendi adam olmayı amaçlıyorum lakin bana göre efendi adam düzenli iş saati olan, mıy-mıy, yenilikten kaçınan, hoşgörüden yoksun, kafasına estiğini yapamayacak, gerektiğinde en çılgın, en macera dolu insan olamayacak değil. ama gerek medya, gerek toplum, efendi adamın profilini tekdüzeliğe mahkum olarak göstermiş, belkide hatunların efendi adama şans tanımayışı bu yüzdendir.

bu konuda şöyle farklı bir fikirde hakim; efendi adama şans tanımayan hatunlar basit hatunlar. (umarım öyledir. piçlere kaptırdığımız hatunlar basit hatunlardır) ve maalesef o kadar çoklar ki genellemelerde diğer(bilinçli) hatunlardan baskın çıkıyorlar.

bir diğer farklı fikirde bu genellemelerin (hatunların efendi adam yerine piç tercihi) sadece Türkiye hatunlarını kapsadığını öne sürmekte. Şayet böyleyse beyin göçüne Türk hatunlarınında katkısı var demektir.

ayrıca bakınız: Kızların gözünden erkek tipleri




tek özelliği "kız olmak" olan kızlar

az evvel bir g+'ta vika yermolyeva adlı bir ablanın piyano ile müzik icra edişine tanık oldumda.



ayrıca bkz: vika yermolyeva'nın youtube sayfası

etrafımda hiç piyano çalmasını bilen kız yok. dahası ihtiyaçlarıda yokmuş gibi, sadece sanat anlamında değil. herhangibir konuda bir şeyler üretmek gibi bir fikirleri yok, etrafımdaki bir çok kız için ortaya yeni bir şey koymak saçmalık. hali hazırda yapılmışları varken, ne diye alternatif üretsinler ki?

benimki de boş laf işte. hiçbir şey öğretmeyen o gerizekalı okullardan mezun olup "diploma"larını alsınlar yeter.

sonrasında zaten onların doğuştan meziyetleri var. kız oğlum onlar! bir şey yapmasına gerek yok ki, öylece evde bekleyecek, sonra enişte bey gelip alıp gidecek evden. hobiymiş, uğraşmış, meşgaleymiş gereksiz şeyler bunlar.

çıksın kızlar çiftkale maç yapsın demiyorum. ha yapıyorlarsa onuda yapsınlar ama illa ki kız oldukları dışında da övünebilecekleri birkaç bir şey yapmış olsunlar.

birkaç yabancı dil öğrenmek, satranç ya da benzeri uluslararası uğraşlar edinmek, müzik icra etmek ya da en azından basitte olsa ortaya yeni bir şey koymak(icat çıkarmak). üretmek! insana bir şey kaybettirmez, hatta kazandırır.

etrafımda hiç mızıka çalmasını bilen kız yok.





3

Durup dururken yine düşünüyorumda.. (ayrıca bkz: 1, 2)

Öyle hayatlar hakettiriyoruz ki kendimize,

hayallerle

dolu - dolu

dop

hep kıskanıyoruz bir başkasını. ne güzel yaşıyor diye.

-günaydın bitanem

-günaydın tatlım

günaydın insanlık!

yarın aynı güneşe bakmayacağız, hep beraber! kimimizin çocuğu doğacak, kimimiz öleceğiz. bu yüzden boşvereceğiz güneşi.

kimimize gün olmayacak aydınlık. geçende bir adam vardı işte ne yaptığını bilmeyen, boş bulunmuş olacak ki sual etti "karanlıkta kendimi yalnız hissediyorum hep, neden ileri gelir ki bu?" hiç düşünmedim saniyelerce karanlıktaysan, önünü göremiyorsundur, e önünü göremiyorsan yalnızsındır zaten.

işe gittiğinde, "günaydın!" diyecek bir iş arkadaşın yoktur evvela. sonra, "mümkünse bir ara odama uğrar mısınız?" diyecek o güzel kadın. sayın müdürün. yoktur yani. hatta belki işinde yoktur, cv'nde "yalnız" yazıyor diye.

dolayısıyla akşam eve geldiğinde "tatlım yorgun değilsen masayı hazırlamama yardım eder misin?" diyecek güler yüzlü, ince belli bir eşinde yoktur. uğruna değil ışık bulmak, ölebileceğin.

"çocuk mu yapsak artık yea" diye düşünmezsin. dünyanın çocuk getirebilecek kadar iyi bir yer olup olmadığını tartışmazsın o güzel kadınla çırılçıplak uzanıp, kutuplardaki canlıların yalnızlığını umursamazca.

duyduğun en samimi söz "tuzu uzatsana", en tutarlı göz temasının kahramanıdır.

ölümseyerek yaşarsında, "mutsuz mu acaba?" bile demezler hakkında.

çünkü çocukları bisikletten düşmüştür, dizi acıyordur.

sen hep ayaktasındır. zaten ineceksindir bir sonraki durakta.




Güvenli internet saçmalığı

Öncelikle buyrun bir güvenli internet reklam filmini izleyelim,



Sonralıkla internetin katışıksız, tertemiz olduğunu düşünmediğimi belirteyim.

Sonra şu reklam filmindeki öğelere gelelim;

Bir hanım kızımız (yaşı 12) internette hiç tanımadığı, (senaryoda niyetinin kötü olduğu gözümüze gözümüze sokulan) bir abiyle yazışıyor. Belliki abi sübyancı. Kızın yaşını bilmesine karşın webcam show (kamerayı açıp karşıdakine seksi dans figürleri sergilemesini) teklif edecek. Bu olmadan internetin kötü olduğu gayet net anlaşılabilir zaten. Amma velakin, msn hesabı açacak, tanımadığı bir abiyi arkadaş listesine ekleyecek(ya da talebi kabul edecek) sonrasında bu abiye sınırsız güvenle yaklaşacak bir kız bırakalımda ne hali varsa görsün. Bu kız internet yüzünden mağdur olmasa, bu kafayla sokakta tanımadığı birinin talebini kabul edip yine aynı boku yer.

Ayrietten internet çok geniş kapsamlı ve engellemekle önüne geçilemeyecek bir mecra. Bizi çok düşünen değerli devlet büyükleri amaçlarına ulaşabilmek için tüm internetin fişini çekmek zorunda.

msn'yi durdurarak, Facebook'u durdurarak istenilen aşama kaydedilemez. Bunların yerini alacak milyorlarca teknik imkan var.

Platform engelleyerek çocuklarımızı korumak yerine çocuklarımıza gerçek hayata dair öğrettiklerimizi internette de uygulamalarını öğretmeliyiz. Bir toplu taşıma aracında yanındaki adama seksi bir dansla vücudunu sunmuyorsa, internette de hiç tanımadığı bir adama/kadına seksi dans figürleriyle vücudunu sunmamalı, bunu aklen kendisi bilmeli. Çocuklara internetin sanıldığı kadar gizli, uzak ve erişime kapalı olmadığını öğretmeliyiz.

Elindeki iletişim mecrasını alarak onu kötü tehditlerden uzak tutamayız.

Kandırılmaya açık bir akıl internet yoluyla kandırılmasa, başka bir yolla yine kandırılacaktır.




20'li yaşların getirdiği deneyim (15'lerindekilere tavsiyeler)

Bu yazıyı Ekim KAYA'nın "30'lu yaşların getirdiği deneyim (20'lerindekilere tavsiyeler)" başlıklı yazısını okuyunca yazma kararı aldım.

Henüz 20 yaşında değilim ama 20 yaşlarındaki Safa için planlarım var. Ve 20 Mayıs 2012'de 19 yaşına giriyorum. 15'li yaşlardaki ergen kardeşlerime kendimce tavsiyelerim olacak.

"Kariyer" sözcüğünün içini doldurmaya başla

ileriki yaşlarda diplomatik eğitim süreciniz, +değerleriniz ve hobileriniz kariyerinize doğrudan etki edecek. Bunun bilincine vararak ilgilendiğiniz iş ve uğraşları kategorize edin. Yaptıklarınızın geleceğini sorgulayın, kendinize sık sık "Gelecekte bu yaptığım şeyden dolayı utanacak mıyım?" temalı sorular sormaktan kaçınmayın. Keskin/kesin fikirlere kapılmak yerine yüzeysel ve geniş kapsamlı düşünün. işinizle paralel bir evinizin, eşinizin, ailenizin ve dolayısıyla yaşamınızın olacağını unutmayın.

Ne biliyorsan o olacaksın

iş ve uğraşlarınız gününüz ve geleceğiniz açısından o kadar direkt etkilere sebep olacak ki hayal bile edemezsiniz. Bir gün gelecek ve sadece ilgilendiğiniz alanla ilgili insanlarla yaşamaya başlayacaksınız. ilgilenmediğiniz şeylerle ilgili insanlardan bihaber yaşayacaksınız. işte tamda bu yüzden ilgilendiğiniz şeyleri etraflıca kontrol edin. Hobileriniz, beğendiğiniz film ve müzik türleri gibi şeyler bile yaş kemale erince etrafınızdaki insanların artmasını ya da azalmasını sağlayacak. Dahası sadece ilgilendiğiniz alanla ilgili insanlarla yapayalnız kalacaksınız. Çok fazla şeyle ilgilenin demiyorum. öyle şeylerle ilgilenin ki bu ilgilendiğiniz şeylerle ilgilenenlerle bir adada sonsuza dek yaşamak sizi mutsuz etmeyecek olsun.

içinde bulunduğun sandal seni büyük bir gemiye ya da limana götürmüyorsa yanlış sandaldasın

Şu anki yaşında ilişkilerin o kadar geçici ki, ileride çok fazla hayal kurduğun için kendine küfr edeceksin. Arkadaşlık(sevgililik) ettiğin her kızla evlenme hayalleri, her iyi dostunla ortak iş hayalleri kurduğun için kendine kızacaksın. Bu yaşlardaki ilişkilerinin bir sandal olduğunu varsayarsak, seni büyük bir gemiye ya da limana ulaştırmayacak sandallarla alabora olma. Asla yalnız bir gelecek planlama ama her zaman yalnız bir geleceğe hazırlıklı ol.

Birincil hedefinize uygun gördüğünüz alternatif hedeflerle de mutlu bir yaşam sürebilin

Konumunuz gereği hedefleriniz / hayalleriniz fazla sürreal olabilir. Yüksek ihtimalle hedeflerinize / hayallerinize ulaşamayacaksınız bunu aklınızın bir kenarında tutun ve alternatif hedefleriniz / hayalleriniz olsun. Birincil hedeflerinize harcadığınız enerjiden bi parça alternatiflerede bırakın.

Dayınızın/halanızın değil sizin istediğiniz bir hayat planlayın

Mutlaka başarı kriterleriniz arasında "başkalarının takdiri"de olmalı ancak hayalinizdeki mükemmel hayatı baştan aşağıya başkalarının istediği gibi biçimlendirmeyin. Unutmayın ki kariyeriniz sizi kariyerinizle ilgili insanların olduğu bir hayata götürecek. Bir arada bulunmayı sevmediğiniz meslekten insanların mesleğini nasıl olurda birincil hedef ilan edersiniz?

Kullanın kullanılmayın

Teknoloji çağında olduğumuz söyleniyor. Artık hemen hepimizin telefonları, bilgisayarları var. Sahip olduğunuz teknolojiyi ve geriye kalan her şeyi size +değerler katacak şekilde kullanın. Aksi takdirde sahip olduğunuz güçler sizi kullanıyor olacak. Buna izin vermeyin. SMS teknolojisi, gününüzün 5 saatini alıyorsa, bu sizin SMS teknolojisini değil, SMS teknolojisinin sizi kullandığını gösterir.

Kararlı olun zararlı değil

Hayatınızdan bir arkadaşınızı çıkarmak istiyorsunuzdur. Size maddi ya da manevi ya da her iki açıdan zararı dokunuyordur. Bu durumda hiç düşünmeden hayatınızdan çıkarın. Hiç bir zarar kendisini onarmaz. Tarih boyunca bu böyleydi. Bazı şeyleri zamana bırakmayın. Kararlı olun. Aksi takdirde zararlı olursunuz. Maalesef yine yalnızca kendinize.

ha bir de, o kız geçici.




staj deneyimlerim: müdürün çocuğuna gülümsemek

Çalıştığın binanın 1. katında merdivenden çıkınca karşıda odam var. Odam dediysem stajım bitinceye kadar ben kullanıyor olacağım. Binanın 2. katında merdivenden çıkınca karşıda müdürün odası var. Havanın sıcak olmasından dolayı kapım ve pencerem hemen her an açık. Bu yüzden müdür beyin yanına çıkanlar bana bi merhaba demek zorunda kalıyor.

Bugün akşama doğruydu 16:20 gibi küçük bir çocuk çıkıyordu merdivenden güle oynaya. Müdürün oğlu olacağını tahmin ederek bilinçaltsal bir şekilde pişmiş kelle moduna girdim. Yani herhalde bilinçaltımın bir yansımasıydı ama çocukta yeğenim kadir'e benziyordu. Gülümsedim işte. Sonra defalarca odamın önünden geçti, her seferinde gülümseme ihtiyacı duydum.

Sanki gülümsemesem çocuk "baba şu aşağıdaki abiyi kov" diyecek :D ya da gülümseyince "baba şu aşağıdaki abiye prim ver" diyecek :D

olur ya okursanız sayın müdürüm notu: ilerde ben okurum diye yazıyorum sayın müdürüm rahat olun. kimsenin blogumu ziyaret ettiği yok :)




Kaçış

--niye içiyorsun?
--içmiyorum
--o elindeki alkol değil mi?
--ha! o mu? hayır. o, bilet
--ne bileti?
--kaçış
--nereye?
--uzağa
--neyden uzağa be adam!?
--kendimden
--...




Koskoca cumartesi gününü yalnız geçiren mal

Benim.

Ya arkadaş insanın hiç mi arkadaşı olmaz? olmayınca olmuyormuş demekki. Gün boyunca düşündüm durdum ne yapsam, ne etsem diye aklıma pek bir şey gelmedi. The Hangover 2'yi izledim. Bir kaç projeme bakıp çıktım o kadar. Koca gün bitti ama hiçbir sosyal aktivite yapmadım. işin en acı tarafı yarında (pazar) aynı formatta günü tamamlayacağım.

Çünkü malım.

Yalnızım :(




Evet düştüm, ama sor bakalım niye?

Blog yazan (blogger) bi arkadaşla münazara ettikte, kişisel blog tutan biri sadece övünebildiği şeyleri mi yazar diye. Bence öyle değil. Ben iki yıl öncelerde yazdığım bir blog yazıma şimdi rastladığımda elim hemen "sil lan şunu" butonuna gidiyor ama neticede silmiyorum.

Demekki insan övünmediği şeyleri de blogunda bulundurabilirmiş. Mesela şimdi size(siz dediysem blogumu okuyan üç-beş kişi) geçen hafta yaşadığım rezalati anlatabilirim.

29 Nisan'da, gitmesekte görmesekte Ayaklıcaoluk köyündeki(şehirden 15 km doğuda) Çağla, Erik bağımıza gitme kararı aldım. Yalnız başıma gitmeyeyim diye de Alper ve Orhan VURER kuzenlerimi aradım, söyledim "olur" dediler yola koyulduk.

Köyün havası çok iyiydi. Şehre kıyasla daha sterildi(hep böyle teknik tabirler kullanmayı sevmişimdir) Egzoz ve benzeri dumanlarla kirlenmemiş havası, yeraltından çıkarılan suyu falan. Yedik içtik eğlendik. Öğlenden sonra eve gitme kararı aldık. Anayola kadar yürüdük ilerde çeşme vardı. Yüzümüzü yıkarken bi baktım şehir istikametinde bir at arabası. Kuzenlere "hadi at arabasına" dedim. Koştuk atladık arabanın arkasına. Bindikten sonra beyamcayla tanıştık, "bizide şehre at amca ferah ferah gidelim" dedik sağolsun amca "eyvallah" dedi. Şehre doğru tıngır mıngır at arabasında giderken, muhabbetler gırlaydı.

Nihayetinde şehre geldik doğukent mevkinde at arabasından inip evimize kadar yürüme kararı aldık. Bey amca arabayı 5-6 metre ilerde durduracakken ben bi cesaret arabanın arkasından (arkamızdan gelen araba yoktu) yola yavaşça atladım. Dedim ya bi cesaret dengemi sağlayabilirim diye düşündüm. Doğal olarak dengemi sağlayamadım ve sırtüstü yola düştüm. Hiç karizmatik değildi bayağı bok çuvalı gibi yerde buldum kendimi.

Bozuntuya vermeden (bkz: bozuntuya vermemek) kalktım ve uygun adım kuzenlerle doğukent semtinin çıkışındaki şarküterimsi mekana girdik. içecek bir şeyler aldık falan. Eve gelinceye kadar hatırlayıp hatırlayıp güleceğimiz bir şeyimiz vardı artık.

Düştüm ama tecrübe edinmiş oldum işte.

Olur ya anne okursan, yavaşça düştüm bir yerime bir şey olmadı.




Özgürlük eşşeğin sikidir

Özgürlük, "eşşeğin s*k*d*r" gibi sansürleyerek yazmak yerine "eşşeğin sikidir" yazabilmektir.

Özgürlük, türban ve çarşaf gibi belli bir zümrenin reva gördüğü metaları kendi özgür iradesiyle benimseyebilmek ya da dışlayabilmektir. Bir kadın kendi iradesiyle türban takıyorsa hür/özgürdür.
Amma velakin babasının, ağabeyinin ya da eşinin zoruyla (tabiri caizse) kapanıyorsa bu esarettir.

Ha kişi kendi iradesiyle yapıyorsa kapanmakta özgürlüktür. (bkz: tesettür) Açılmasına zorlayanlar özgürlük dağıttığını zanneder.

Dolayısıyla kişi kendi iradesiyle yapıyorsa (bir başkasının iradesini/özgürlüğünü etkilemediği sürece) eşşeğin sikine kadar yolu vardır. istediğini yapar.

o kadar özgürlük dedik eyyorlayıcı efsane abiyi şuraya eklemezsem ayıp olurdu.





Tuzu kıt

- çorbamızı beğendiniz mi efendim?

- tuzu kıt

(tuz atar)
- peki, şimdi?

- şimdi de çorbası.