Telefonun uzun zamandır çalmıyorsa

- telefonun uzun zamandır çalmıyorsa belki de ölmen gerektiğindendir

+ saçmalıyorsun

- yo hayır saçmalamıyorum. insan artık ilgi görmüyorsa ölüm iyi bir seçenek olabilir

+ öldükten sonra aldığın ilgi? mutlu edebilecek mi gerçekten?

- bilemeyiz ki

+ denemeye değer diyorsun yani?

- beni tahrik etme

+ sen.. sen yeterince delirmişsin

- ilgi haketmek için arkandakileri üzmek mi delilik?

+ hayır ölerek arkandakileri üzüp bu durumdan mutlu olmak...

- fazla hesaplıyorsun

+ biliyorum

- o halde birlikte yapalım?

+ intihar mı? hem de senle

- hahaha. bensiz yaparsın ama benle tereddüt edersin yani

+ evet

- o halde ölmüş numarası yapıp bi köşeden arkamızdakilerin bize verdikleri değeri gözlemleyelim

+ nasıl mümkün olacak o?

- mesela bir pazar günü, piknikte, güçlü bir akarsu bedenimizi alıp hiddetle uzaklara götürür

+ ya gerçekten ölürsek? dozu nasıl ayarlayacağız?

- akarsuyun götürdüğü biz olmayacağız ki. ruhumuz hep yaşayacak.

+ sen gerçekten delirmişsin

- haklı olabilirsin

+ kesinlikle haklıyım

- o halde şu sokağın sonunda ayrılalım. yarın işlerimiz var

+ iyi fikir

...

+ hadi, görüşürüz, kendine iyi bak

- sen de. bensiz ölme




Biraz da buraların dertleri anılsın #3

Harun'la kümbet çamlık parkında oturuyorduk ki Harun "artık buralar bile serin değil amına koyim, iklimleri nasıl siktiysek." dedi. Az ötede bir beyamca oturuyordu "küfürlü konuşmayın gençler" dedi. Harun da "haksız mıyım beyamca şu barajlar, arabalar parfümler olmasa rahat rahat bir yaz mevsimi geçirirdik" dedi. Beyamca "haklısın da küfür çözmezki iklim sorunlarını" dedi. Ben de ikiniz de haklısınız kapatalım konuyu dedim zaten beyamca kalktı gitti.

Harun'a mesaj geldi. Kaan nerde olduğumuzu soruyor. Harun'un da bedava dakikası vardı aradık çağırdık çamlık parkına gelirken de içecek bir şeyler al diye tembihledi Harun.

Az aşağıda da bir gürültü duyduk, bir ağır vasıta sokağı gürültüye boğarak bir o tarafa bir bu tarafa gidiyordu. Meğer bu sokakta çarşamba pazarı kurulduğundan belediye çarşamba akşamları sokağı özel araçlarla temizletiyormuş. Dün akşam da araç mı ağrıza yapmış, işçilerden birinin hanımı mı doğum yapmış nedir bugüne kalmış temizlik işi. Gençler de tam bisikletle yarış organize etmişlerdi ki sokak kapatılınca oflaya puflaya aşağı sokağa gittiler.

Harun; "beyamcayı tanımadın mı lan?" dedi. Az düşündüm ama çıkaramadım. "kimdi la tanıyamadım?" dedim. "Aysel'in dedesi" dedi. (Aysel ilkokul arkadaşım Murat'ın sevdiği kızdı.)

- sen nerden tanıyon lan aysel'in dedesini?

+ olum aysel'lerle biz uzaktan akrabayız.

- ne zamandan beri?

+ çok değil. 3-4 sene önce benim teyzeoğlu aysel'in ablasının görümüyle evlendi.

- vaay hiç duymadık valla.

+ sorma. kaçmışlardı zaten. epey sıkıntı çıktı. düğün falan olmadığından duymamışsındır.

derken Kaan elinde meşrubatlarla geldi. (Kaan'ın dedesi babasına Kapalı çarşıdan dükkan bıraktı Kaan da liseyi yarıda bırakıp babasının yanında çalışmaya başlamıştı. Hesabı kitabı da iyiydi okusa matematik öğretmeni olup çıkacaktı şimdi Kapalı çarşıda esnaflık öğreniyor.)

Ben bardağı tuttum Kaan meşrubatı doldururken Harun bir an celallenip "Bim'den mi aldın la?" dedi. Kaan da "hee uygun fiyata buz gibi içecek işte olum" dedi.

Harun çamura yattı; "ben Bim ürünü tüketmem hacı" dedi. Ben de "niye la? Bim israil'in mi?" dedim. (bi ara Harun israil ürünlerini boykot ediyordu kendince) "hayır beyler asla o meşrubattan içmem, size de içmenizi önermem" dedi. Biz de uzun zamandır bir araya gelemiyorduk tatsızlık çıkmasın diye kabul ettik. Aldım meşrubatı çöpe döktüm gittim gazoz aldım geldim.

Harun'un keyfi yerindeydi. Bim'i niye boykot ediyon lan diyecektim ama tadımız kaçmasın diye es geçtim.

Az uzaktan eski mahalleden Topçu Selçuk gidiyordu. Seslendik geldi. Selamlaştık tokalaştık masamıza davet ettik. "Beyler 5 dakika bekleyin yiyecek bir şeyler alıp geleyim karnım zil çalıyor" dedi. Kaan da sigaraya başlamış. Yanımızda yakmamak için Topçuyla gitti.

Ben de muhabbet olsun diye Aysel'den konu açtım. "Aysel nasıl oldu görmeyeli? görsem tanır mıyım" dedim. Harun dalmıştı.

Masaya eğilip, "alooooooov" dedim.

"Ne var lan?" diye ayıldı birden. "Buralarda kal kaptan fazla dalma" dedim.

"bayat bayat espritme amına koyim." dedi.

"Küfür yok küfür yok." dedim.

"Peki beyamca" dedi.

Aysel arada kaynadı tabii. acaba çok değişmiş midir ilkokuldan beri?

"Harun bedavan var Riçhırd 'Ökkeş' Godaman'ı arasana gelsin" dedim.

"Olur" deyip tuşladı numarayı. Sesi hoparlöre verdi.

Riçhırd 'Ökkeş' Godaman açtı telefonu.

- Selamun aleyküm Riçhırd 'Ökkeş' Godaman

+ Aleyküm selam beyler, nasılsınız?

- çok şükür iyiyiz seni sormalı?

+ Ben de iyiyim Allah'a şükür

- iyi ol iyi. Çamlık parkındayız işin yoksa gel oturalım.

+ olur 10-15 dakikaya oradayım

dedi.

Topçuyla Kaan da bir türlü gelmek bilmediler.




Biraz da buraların dertleri anılsın #2

Güneş doğalı birkaç saat olmuş. Gökyüzü kuşları yeniden ağarlıyor. Ben de bakkal Eşref abiyle muhabbet ediyordum. Fatih telefonla konuşarak bakkala geldi.

"dangalak lan bunlar" demeden önce telefonu kapattı ve "selamun aleyküm sakinler" dedi.

selamını aldık tabii, "ne vardı sabah sabah telefonda" dedi Eşref abi. "ya bırak abi bu adamlar siyasetten, politikadan zerre anlamıyor" dedi. Eşref abinin oğlu da çay yapmış biz varız diye bardakları fazla ayarlamış geldi oturduk bakkalın köşesine. Anladık, dinledik ki; Fatih Ülke liderlerimizin göçmen politikalarından endişelenmiş. Çok şehit verdik abi buralar için, çok kahramanlıklar yaptık, ha diye ölümcül kararlar veriyorlar ayıp ediyorlar, amlarına koyayım onların diyor. Eşref abinin de kafası karışık. Bak oğlum, ben burada 20 yıla yakındır bakkallık esnaflık ediyorum. Bu semtin sakinlerine hesaplar açar kredi dahillerinde borçlarına göz yumarım. Eskiden tüm maaşını getirip bana veren devlet memurları vardı bu semtte. Şimdi çok şükür esnafından memuruna kimse fahiş borçlar yapmıyor. Refah düzeyi öncekinden iyi. Deyip bizim Fatih'i sakinleştirmeye çalışıyor.

Ben hâla telefondaki kişinin kim olduğunu merak ediyorum ama soramıyorum tabii küt diye.

Fatih biraz yatışsa da diyor ki, ne yapılırsa yapılsın başımızdaki terörü hükümet de destekliyor diyor da peygamber demiyor. Eşref abi de sonunda haklısın oğlum, tamam. dedi bu sefer Fatih daha da hiddetlendi bile bile lades denir mi lan diye bana kızıyor. Ben bir şey demedim ki lan dedim.

Fatih'deki hikmeti en haklı davacıda bile görmemiştim adam epeyce kızmış belli.

Eşref abi de çaktırmıyor ama iktidar yanlısıdır. Son birkaç terör olayı olmasa bağıra çağıra derdi oyumu iktidara verdim, toz kondurtmam, laf ettirmem diye. Ama diyemiyor onun da kendince sebepleri var. Almanya'daki yeğeni bedelli yaptı askerliğini.

Çayım bitti nezaketen istemedim yenisini. Bardak elimde bekliyordum Riçhırd ‘Ökkeş’ Godaman'ın kardeşi geldi. Sıcağından ekmek diye. Eşref abi verdi ekmeği yolladı çocuğu. Çocuk da abisinden aşağı kalır değil.

Hayırlı işler. Dedi gitti.




1 gecede 35 rüya görmek

Dün gece yaşadığım.

Çok hastayım lan öyle böyle değil.

Gece ateşim çıkmış olacak ki türlü türlü rüyalara, hayallere başrol oldum. Üstelik figüranlar da öyle böyle değildi. Tam olarak ne yaptığımızı hatırlamıyorum ama Behati Prinsloo insan değil.

Yamulmuyorsam futbolcu bile olmuştum rüyamda. Belki Çanakkaleli bir filmmaker bile oldum.

En güzel rüyalarımın birinde Lösev'e gönülden destek veren, sorumluluklarının farkında bir iş adamıydım.

Özet olarak çok hastayım. Şu an ne yapsam bilmiyorum. Biraz bir şeyler atıştırsam kendime gelirim belki ama hiç iştahım yok.




3 dakikalık video'daki yanlışı bulmak

Ön uyarı: Video; silah, kan, ölüm gibi ögeler içerdiğinden canının sıkılmasını istemeyenler izlemesin ya da hazırlıklı izlesin.

Bu video'daki yanlışı bulmak sanılandan zordur bence. Video'yu birkaç kez izleyip burada ne yanlış diye düşündüm de, videonun sunduğu argüman gönül rahatlığıyla hüküm verdirtmiyor. Ben böyle düşünüyorum. Videoya yapılan yorumların fazla net ve emin olmasından rahatsızım. En önemlisi silah ateş almadan önceki ikaz süreci (eminim öyle bir süreç vardır) videoda yer almıyor.

Ayrıca daha önce polisi çileden çıkartan birkaç olaya tanık olduğumdan mıdır nedir, ölene ve ölenin yakınındakilere karşı önyargılarım var. Buna taraf tutmak diyemem, ben polisi haklıymış gibi görüyorum.

Ve ayrıca polisler (ve polisle empati yapanlar) bu konu hakkında ne düşünüyor diye okumanızı öneririm.

Şahsen ben, ateş eden polisin cezalandırılmadan önce tanık ifadelerinin, olayın yeterince irdelenmesi taraftarıyım.




Çıplak gösteren muska

varmış böyle bir şey.

te allam yav.

Yıl olmuş 2012 hâla batıla inanan insan var.

Bu muska, büyü gibi şeyler bana ilahi programda bug arayanların ve dahası olabileceğine inananların varlığını hatırlatıyor.






Ekşi sözlük, Kadınlar kulübü atışması

Gülümseyerek takip ettiğim atışmadır.

Tahminimce kronometrik olarak aşağıdaki gibi başladı, gelişti, devam etmekte.

Kadınlar kulübü adlı forumda izmir'de kızlık zarı dikimi yaptıranlar'dan tavsiye almayı amaçlayan bir konu açılmış. Konuya Kadınlar kulübü üyesi olmayanlarda erişebilince, benim gibi meraklı hemcinslerim konuyla ilgili birinci ağızdan bilgi almaya koyulunca Ekşi sözlük gibi platformlarda doğal tepkiler birikti.

Doğal tepki diyorum çünkü kadınların müstakbel kocalarını kandırması, bizimde bu müstakbel kocalardan olabileceğimiz ihtimali şahsımı da hemcinslerimi de hayretler içerisinde bıraktı, galiba.

ilgili forum konusunu incelediyseniz doktor isimlerinin, deneyimlerin uluorta yazıldığına tanık olacaksınız.

Ben niye böyle bir dille yazıyorum bu yazıyı onu da anlamadım :D

Ekşi sözlük'te kadınlar kulübü açılımı oldu. Sonrasında Kadınlar kulübüne açık mektup yazıldı.

Daha bir çok şey oldu/oluyor. Boş vakit öldürecek malzeme aradığım şu günlerde iyiki rastlamışım bu atışmaya.

Atışmadan can alıcı birkaç konu başlığı

Kezban, Vajina gerdirme(sıkılaştırma), Abaza, Vajina beyazlatıcı krem, Çakma entellektüel, Kalıcı kızlık zarı, Geçici kızlık zarı, Fleb yöntemi, Op. Dr. Şenay AYCAN, Vajina gazı, Op. Dr. Mustafa Nuri Alihanoğlu, Garantili kızlık zarı dikimi, Düğüne bir ay kala gergin bekleyiş, Cüce, Ekşi sözlük'te Kadınlar kulübüne yapılan haksızlık...



Her şey bir yana

Bu jinekologlukta iyi para var hacı.

Special thanks

Bu (Ekşi sözlük vs. Kadınlar kulübü) atışma, kadınların üreme organlarıyla (biz erkeklere kıyasla daha çok) başlarının dertte olduğunu, Tıbbın biz erkeklere gerizekalı muamelesi yaptığını, Biz erkeklerin (kendimi ve bu konuda benim gibi düşünenleri tenzih ederim) bunu hakettiğini öğrendim. Teşekkür ederim.

Yeri ve zamanı iken kızlık (zarı) hakkında kişisel görüşüm

Bir kız, o ya da bu sebepten ötürü kaybettiği bekareti yüzünden jinekologlara ya da daha kötüsü illegal onarıcılara hem can, hem de mal güvenliğini tehlikeye atarak muhtaç olmamalı. Bu düşünce, erkeği mezhebi geniş yapmaz da, Evleninceye kadar milyorlarca kızla sevişeyim, evlendiğim kız bakire olsun düşüncesi hem mezhebi geniş hem de gerizekalı yapar.




Siyaseti sevmiyorum deyince

Genellikle yaptığım üzere konuyla ilgili temel görüşümü, durumuşu ilk birkaç cümle ile özetleyeyim. Evet siyaset sevmiyorum, o kadar sevmiyorum ki apolitik söyleminin bile zaman zaman siyasi bir duruş olduğunu düşünerek kendime apolitik dememeye çalışıyorum.

Problem

Bir mecliste "siyaset sevmiyorum" dediğimde AKP sempatizanı, "AKP'yi sevmiyorum" CHP sempatizanı, "CHP'yi sevmiyorum" (ve diğerleri...) demişim gibi algılıyor.

Bağnaz, sığ siyasi destekçiler ben siyasetle uzaktan ya da yakından ilgili bir cümle kurduğumda "durduğum saf"ı anlamaya çalışıyor.

Safımı belli etmemem

Siyaset hakkında 10 dakika konuşuyorum karşıdaki sabır sınayan bir soru soruyor, yani şimdi sen AKPci misin, Muhalif misin yoksa terör sempatizanı mısın?

Hal böyle olunca vatansever duruşumu takınmak zorunda kalıyorum "Ben her zaman vatanımın istikbalini düşünürüm beyefendi, hanımefendi!" diyorum. Bu cümlemle azıcık sempati topluyorum sonra ekliyorum, "Gözlemlerime dayanarak ne olursa olsun siyasetin vatanım hayrına bir şeyler yapmadığını, imkanlarını kullanmadığını hatta zaman zaman siyasi güçlerin kasten vatan zararına icraatlar yaptıklarını düşünüyorum" deyince,

"Muhalifsin işte." tepkisini alıyorum.

ulan o kadar laf anlattım sen hâla hangi safta olduğumu mu anlamaya çalışıyordun? beni hiç mi duymadın?

"herhangibir siyasi toplum ya da figürün yanında değilim. siyasetsiz, politikasız bir dünya daha steril, daha vefalı olurdu." diyorum ve ekliyorum "işe giderken cebimdeki 50liği iki 20lik bir 10luk yaptırmak için girdiğim mahalle bakkalımız Mahmut abi'nin "daha siftah yapmadık ama yabancı değilsin getir bozayım" sözündeki politikaya bile lanet olsun" diyorum.

"Darbecisin o halde" tepkisini alıyorum.

Bir de yanılıp "bu kadar cahil olmayın lütfen" dedim mi,

"Tamam çözdüm, Atatürkçüsün" tepkisiyle karşılaşıyorum.

"Hayır" diyorum "Atatürkçü değilim."

"e tek ihtimal kaldı cemaatçisin" tepkisini alıyorum.

"Abi mevzunun ruhunu anlamamışsın xçü, yçi, zcu değilim ben adıyla şanıyla Türküm! Fatih Sultan'ın, Kanuni'nin, Aslanbey'in torunuyum buna rağmen Fatih Sultan ne dediyse doğrudur sorgulamak bize düşmez düşüncesinde değilim. Bana göre herkes birey olmalı Ahmetist, Mehmetist olmamalı, dününden öğütler, dersler alıp daha güzel yarınlar kurmalı. Sadece kendisini düşünmemeli Atalarımızın yavuklularını alınlarından öpüp bir daha dönmeyeceklerini bildikleri cephelere gönüllü olarak gittiklerindeki gibi mert olmalıyız, ilerideki nesillerimize bir şeyler bırakmalıyız" diyorum.

"iyi güzel diyorsun da kardeş ben senin ne bok olduğunu hâla anlamadım" diyor.

iyi de yapıyor. bağnaz kardeşim.

"evrim" desem "evrim teorisine katılıyor musun katılmıyor musun?" diyecek.

yok yok telaş yapma telefonum çalıyor, arayan kuzenim evrim.




biz uyursak herkes ölür

nöbette uyuyan askere değil sitem. filme yönetmenin, senaristin gözünden bakın. tüm öfke izleyiciye, vatandaşa!

"sen uyursan herkes ölür" cümlesindeki "sen" izleyici yani yine vatandaş.



biz uyuyoruz diye masum insanlar öldü Türkiye!
biz uyuyoruz diye şehit vermeye devam ediyoruz.




"Phone Booth" izlerken gelen 'yanlış' arama

3 Ağustos 2012 saat 11:27'de Ankara (312) yerel kodlu bir sabit hattan şahsıma yapılan aramadır. Filmi duraklatıp telefonu açtığımda 25-30 yaşları arasında bir kadın,

- "Hacı beyle mi görüşüyorum?" dedi.

+ "Hayır, siz kimsiniz?" dedim.

- "Hacı beyle görüşmem gerekiyor, peki orası Mardin mi?" dedi.

+ "Hayır hanımefendi numaramı nereden aldınız acaba?" dedim.

- "Hacı beyle görüşmeyeceksem bir önemi yok. Özür dilerim, iyi günler" dedi.

+ "Eyvallah" diyerek kapattım.

Filmin insan üzerine bıraktığı paranoya etkisiyle ilk defa bir yanlış numarayı bu kadar sorguladım.

Bizim buralarda yapılan yanlış aramalarda da ancak "Hacı bey" sorulur zaten. "Sutuvırt" falan sorulacak hali yok.

Hadi hayırlı cumalar.




Biraz da buraların dertleri anılsın

Dedi Riçhırd 'Ökkeş' Godaman sonra bizim justin seloğlu çıkageldi, "bu masanın hali ne amua goyim" diyerek.

Durun toparlayayım. Böyle başlayınca anlamsız duracak tüm yazı.

Şimdi şevket abilerin sokağından bir çocuk bağırıp çağırıyordu -sonradan öğrendik adı leventmiş- basit bir mevzuyu büyütmüş itler. Şevket abinin eniştesi dördüncü kata buzdolabı taşıtıp "hadi eyvallah" deyip kapıyı yüzlerine kapamış gençlerin. Gençler de "belimiz sikildi hiç yoktan 10 lira bıraksaydı!" diye dayanmışlar şevket abinin kapısına. Şevket abi de haklı olarak "benim meselem değil kardeşler, aranızda halletmeyerek siz eşeklik etmişsiniz. Eniştemin kalıbı belli" dese de çıkartmış iki 20lik vermiş avuçlarına.

Faruk da hiçbir şeyden habersiz bir elinde börek diğerinde kutu kola masamıza geliyordu. Leventler yanımızdan geçerken kafalarıyla selam verdiler. Faruk yanlış anlayıp kutu kolayı arkalarından fırlattı. Neyse ki çocuklar halden anladılar bariz azcık da bel ağrıları vardı mevzuyu uzatmadan uzadılar.

Bizim de canımız börek çekti faruk'un koluna girip "hadi gidelim" dedim. Bozuklar çıkmazsa desteklesin diye. Börekçi teyze "bunlar bayat gibi görünür ama azıcık ısıttım mı yeni çıkmışı sollar." diyerek bizi yola getirdi. biz de beklemeye koyulduk teyze sıkıldığımızı fark edince konu açtı "Oksana Akinshina'yla Anna-Catherine Hartley kardeş oğlum" dedi. "Olur mu teyze!? doğumları arasında 4-5 ay var!" dedim. "Anaları farklı oğlum baba bir" dedi.

Bizim muhasebecinin hesabı iyidir.

Aldık ısıtılmış börekleri mekana dönerken Riçhırd 'Ökkeş' Godaman'a rastladık. dedik "börekler bizden gel karnımızı doyuralım." adam bizim kadar vurdumduymaz değil tabii "Eyvallah gençler düşünmeniz yeter. Niyetliyim sonra ortak olurum sofranıza" dedi. Tedaş'da işi varmış biz de tutmadık.