YGS 2012

Yarın bu saatlerde oflayıp puflayarak sayfa çevireceğim sınav. Soru çözemeyeceğim öyle sayfaları çevireceğim. Geometrik şekillere, sıkışık dağırcığımdaki bilgilerle örtüşmeyen sorulara bakacağım. Sonra 160 dk dolacak. Sahra Market'ten bir büyük puro alıp yakacağım, evimin yolunu tutacağım. Böyle bir sınav işte.

Neticede başarısız olacağım, çünkü meslek lisesi öğrencisiyim.

bana 4 yıldır temel matematiği bile öğretemeyen bir devlet okulunun öğrencisi olduğum için,

bilgisayar programcısı olmak için gidebileceğim tek yer olan Ticaret Meslek Lisesini tercih ettiğim için,

Meslek lisesi öğrencileriyle Özel Fen Lisesi öğrencilerini, Anadolu Lisesi öğrencilerini, Düz Lise öğrencilerini(ve mezunlarını) aynı sorularla sınayan bir sistemle imtihan edildiğim için,

3 yıldır öğretilen bilgisayar/programlama alanından tek bir soru bile sorulmadığı için,

hayvan gibi test çözmediğim, sosyal(olmaya çalışan), ülkeme faydalı(olmaya çalışan), daha çok genel kültür geliştirmeyi seven biri olduğum için,

diğer rakiplerim sınava hazırlanırken M.E.B. emri üzerine bir yıl staj yaptığım için,


şu üstteki gibi soruları çöz(e)mediğim için,


(zaten bi bok öğretmeyen) müfredat ve eğitim ögelerini haftada 2 gün dahi görmediğim için,

eğitim sistemimizi gayriciddi bir şekilde "hadi bu sene böyle olsun" deyip kafasına göre değiştiren, eğitim nedir bilmeyen öküzlerin(kısmen vatan hainlerinin) çocukları, yeğenleri benden milyonlarca adım önde olduğu için,

başarısız olacağım.

benim için "belki" ümidi dahi vermeyen bir sınav YGS 2012

VATAN SAĞOLSUN!




Kendimce reklam fikirlerim vol1

Şahsen ben internet reklamcılığına karşı olan biriyim bunu sıkça blog yazılarımda belirtiyorum. Amma velakin bu düşünce yapım reklam fikirleri üretmeme engel olmuyor.

Şimdi bir websayfasında gezinirken dikkatimi çeken bir reklam gördüm diyelim(keyword, tag falan ne bileyim yap işte), reklama tıkladığımda açılan detay (web)sayfası tasarım olarak referer sayfanın birebir aynısı olmalı, çünkü zaten referer sayfanın tasarımına gözüm aşina olmuş, yeni bir web tasarım mantığını benimseyene kadar reklama tanıdığım sabrım tükenebilir.

Bence bunu bir düşünün sayın web reklamcıları.

ÖRNEK:

Ekşi Sözlük'teki bir reklama tıkladığımda www.safagayret.com açılacaksa, www.safagayret.com?eksisozluk açılsın ve tasarım birebir Ekşi sözlük olsun. Olamaz mı olur. Patentini ben almadan yapın/yaptırın.

sonradan aklıma geldi eklemesi:

Birde zaten reklama tıklayarak ulaştığım sayfada milyorlarca reklam olması hiç etik değil.

Hürmetler.




Teknik bilme evlat, cahil kal

Az önce Hamachi denen program ile sanal (L.A.N.)ağ oluşturup yaya olarak 20 dk mesafedeki kuzenlerle Fifa 07 oynadım. Doğal olarak yenildim. Çünkü ben oyun oynamayı bilmeyen bir insanım. Öğrenemiyorum. Oyun oynayamıyorum. Amma velakin 3'e 0 galip olacak kadar iyi oyun bilen kuzenim bekir ve (kardeşi) kuzenim orhan kurduğum multiplayer oyuna katılmaktan aciz.

Multiplayer, oyuncuların(gamer) sisteme, botlara, bilgisayara karşı değilde başka oyunculara(insan) karşı oynaması için oluşturulmuş bir alt yapı. Bu alt yapının çalışma şekli oldukça basit. Bir oyuncu sunucu kurar, diğeri hazır bekleyen sunucuya katılır.

Hamachi'de ağ yöneticisi ben olduğum için yüksek performansla oyun oynamak amacıyla multiplayer sunucusunu ben kurmak istiyorum. Amma benim hiperzeka kuzenlerim kurduğum sunucuya katılamadıkları için, onların kurduğu sunucuya katılmak zorunda kalıyorum. Bu durumunda katkısıyla olduğunu düşündüğüm laglar, takılmalar falan yaşanıyor.

Neticede ben teknik(aksan) biliyorum onlar taktik(kurgu,oyun). Kaybeden ben oluyorum. Sen teknik bilme evlat.

Şimdi benim üniversite sınavına hazırlanma sürecinde çoktan uyumuş olmam gerekiyordu ama böyle boş işlere uğraşıyorum işte. Niye? çünkü M.E.B. bana(meslek lisesi öğrencisi) yıllardır üniversite sınavına ilişkin hiçbir şey öğretmediği hâlde, 12 yaşından beri üniversite sınavına çalışan fen liselilerle aynı sorularla sınıyor diye. "yaşasın zengin piçleri" zihniyetinde diye.

"Dünyaya zengin piçi olarak gelmek varmış." (inci sözlük atasözü)




internetten nasıl para kazanılır?


Biliyorum bu yazı sırf başlığından ötürü çok tıklanacak. Hatta blogumun istatistik raporuna ağır tecavüz edecek. Durun gitmeyin hemen, yüksek ihtimalle işinize yarayacak iki kelam bir şey anlatacağım.

Şimdi internetten para kazanmak için öncelikle yapmanız gereken bir sunucuya yaptığınız projeyi koymak. Bu proje blog olabilir, porno arşivinizi yayınladığınız bir website olabilir, kol saati seçimi konusunda püf noktaları açıklayan bir blog olabilir. Çerçeve geniş yani. içeriğin ne olduğu değil. nasıl olduğu önemli.

internette her türlü içerik talep görür. Siz yeterki içerik sağladığınız alanda bilirkişi, konuya hakim olun meslek sırrı verirken eğip bükmeyin. Bunlara uyarak projenize takipci/ziyaretci kazanacaksınızdır.

Ama yüksek ihtimalle Türkçe içerik sağlayacaksınız, abolerinizde Türk olacak. Burası Türkiye, biz burada ne emeklerin harcandığını gördük. (Cem Yılmaz gibi konuştum bak(ip var amına koyim))

Yani webprojenin dört bir yanına döşediğiniz reklama hiç kimse tıklamayacak. Ki projen, tıklayarak sana para kazandıracak ziyaretciyi de çekemeyecek.

Donate diye bir kültür var. Eminim reklam kültüründen daha çok kazandırıyordur.

Yaptığınız websiteye gerçekten kayda değer içerik sağlamayacaksanız, sırf para kazanmak için cezbedici keywordler, başlıklar kaydetmeyin kardeşim! sizin gibiler yüzünden internette aradığımızı bulamıyoruz lan.

Oturduğunuz yerden para kazanmaya bu kadar heves etmeyin. Azıcık çalışın anasını satim. Sizin yüzünüzden gelecek nesiller interneti işsizlerin içerik sağladığı bir mekan olarak tanıyacak.

Bak benim blogumda gram reklam yok. Sunucu giderini cebimden ödüyorum. Şimdilik çokta dokunmuyor, sitenin her yanını (google adsense)reklamlarla donatsam yine durum değişmeyecek. Kaç kişi tıklıyor ki blogumu? Ekşi Sözlük mü burası? YouTube mu? değil. O halde reklam koymam akıllıca olmaz. Bir avuç ziyaretçimde blogda içeriği bulamadan çıkar gider, ki ben ziyaretçiye yönelik içerik sağlayan bir bloggerda değilim.

Demem o ki, internetten para kazanmak diye bir şey yok. Google'n bile bazı projeleri tutmuyor, şirket projeyi durdurma kararı alıyor. sen kimsin hemşerim? Yapacaksan çok iddialı şeyler yap. Haber, Porno, Komik video, Mp3 siteleri çoktandır fazlasıyla var. Ha bide Neye hizmet ettiği bilinmeyen forumlar, epic fail.

Bak mesela Fizy Amatör ruhla(ya da bu motto ile) piyasaya çıktığında ne tuttu. Sonra Turkcell gibi sahasında lider bir firma satın alınca o ünvana rağmen boka sardı.

Bu da biz Türklerin web girişimi idare edemediğimizi, konu hakkında pekte fikir sahibi olmadığımızı kanıtlar.

Biz webde tüketiyoruz üret(e)miyoruz.

Tavsiyem internetten para kazanmaya çalışma. internet öyle bir yer değil.

Biliyorum internetten para kazanmayı amaçlayan biri bu yazıyı sonuna kadar okumaz.

Neyse ben yinede yazdım işte, selametle. Esen kal.




Öyle bir yaşa ki

Bir asker gibi, emirlere uyarak. Masum insanlar ölmesin diye. Kesin!

Dünyanın en şerefli insanı gibi güvenilir. Gizli-saklı.

Dünyanın en şerefsiz insanı gibi umursamaz.

Bir muhasebeci gibi parasının peşinde,

Bir din alimi gibi cömert.

Bir bilim adamı gibi yenilikçi.

Bir antika eşya satıcısı gibi geçmişe özlemle.

Bir piyanist gibi sanatla sevişerek.

Bir patron gibi idare edip

Sadece yaşa.

Emirler vererek. Kesin.

iyilikler saç etrafına,

Kendini, başkasına.

Öldüğünde olabildiğince az insan mutlu olsun.

Cenazenin başında.




Kafam karıştı şimdi

Adnan Oktar adlı bir Vatandaş var nedir fonksiyonu, sıfatı bilmiyorum ama işimin internet olmasından mütevellit çok konuşulduğunda programından ve dünya görüşünden bi parça haberdar oluyorum.

Anladığım kadarıyla bir tür yasadışı örgütü temsil ediyomuş. Aslında literatürde cemaatçi diye geçiyor ama ben cemaat-tarikat olaylarını tek başlık altında inceliyorum. "Yasadışı örgütlenme" dolaylıda olsa terörizm yani.

Daha dolayısıyla Adnan Oktar adlı vatandaşa katı önyargılarla bakıyorum. Bu önyargılarımı yıkmak atomu parçalamaktanda zor olacaktır. Açık sözlülükle belirteyim Adnan Oktar ya da toplum tarafından cemaat, tarikat ve bilumum diğer yasadışı örgütlenmelerin yandaşı olarak kabul edilmiş herkese vatan haini, namert etiketini yapıştırıveriyorum. Böyleyim ve bu durumumdan pek rahatsız değilim.

Nasıl bir kafa yapısına sahip olduğumu az çok belirttikten sonra Adnan Oktar'ın internette tıklanıp duran videoları hakkında yorum yapmak istiyorum.

Videolarda özne kadın. Ana unsur din, ahlak. Şimdi bu programı izleyip imana gelenlerin psikolojik halleri etraflıca araştırılmalı bence. Pek sağlıklı değillerdir yani.

Videolarda tekrir Allah. Dikkat ediyorum(ki bu dikkat gerektirmeyen bir unsur) sürekli olarak inşallah, Maşallah gibi tabirler kullanıyorlar. Babam dahil bir çok halk insanı böyle konuşur ve bu tarz konuşmaya "samimi" derler. Ama ben bu programı babamla izleyemem ki. Manken potansiyelindeki ablaların gerek dünya gerek ahiret açısından nasıl bir fonksiyon sağladıklarını değilde. Ne kadar güzel olduklarını eleştiririz.

Babama derim ki mesela; "Şu siyahlı neymiş öyle yav."


Ayrıca izlerken Osmanlı'dan ve hatta Selçuklu'dan motiflere rastlıyorum. Bu benim atalarımdan yadigar savaşçı genlerimi hareketlendiriyor. Üzerine huri gibi ablaları görünce testestoron seviyem tavan yapıyor. imana gelmiyorum yani.

Bilemiyorum.

Ben bu örgütleşmenin dini, imanı temsil ettiğine inanmıyorum. Arkasında alt hedefler var. Kötüsü bu örgütleşmeler çoğu devletlerden daha iyi organize, otorite ve hiyerarşiye sahip.

Yasadışı bir örgüte değil katılmak ılımlı bakmak bile vatan hainliğidir. Çünkü bir çoğunun en öncelikli amacı ülkeyi bölmektir.

O değilde siyahlı ablada gözüm kaldı yav.




Pardon bir dakika bakar mısınız?

Dünyası yıkılmış garip biriyim.








Taciz ve tecavüze hiç bakılmamış bir açı

Giriş

Dün akşam ASP.net'te kullanabileceğim ajax'ın editorune alternatif bir nesne ararken sıkıldım kendimi evden dışarı attım, sonra bi baktım ablamlarda Yalan Dünya dizisine bakıyorum.

Küçük bir detay vardı.

Orçun, halk arasında "azmış" diye betimlenebilecek kız arkadaş fakiri, seks hayatı fazlasıyla kesat bir karekter. Ve müstakbel yengesi dahil etrafındaki her güzel
sayılabilecekkıza yazıyor.

Şimdi tamda buradan mevzuyu toplumumuzu fazlasıyla ilgilendirdiğini düşündüğüm Taciz ve hatta tecavüze getirmek istiyorum.

Öncelikle şu konuda hem fikir olmalıyız seks bir ihtiyaç.
Gelişme

Bulunduğumuz dönem yakın geçmişimize kıyasla daha çok cinsel istismar, sonrasında tecavüz ve hatta cinayetlere tanık.

Taciz ve tecavüzün az olduğu dönemlerdeki toplumsal hayat çok erkendi. Hayatın erken olmasından kastım;

iş hayatı atadan yadigardı kişi en geç 8-10 yaşlarında hayatını kazanacağı işi biliyordu. ev keza iş kadar erken yaşlarda belliydi. kişi büyüdüğünde sakini olacağı sokakta top koşturmuş, oyunlar oynamış oluyordu(baba evi).
Sonuç

Dolayısıyla eş en geç vatani görev(askerlik)den sonra elde edilmiş olur ve kişi sevgililere, manitalara, orospulara para harcamadan doğrudan herkesin haberdar ve razı olduğu şekilde cinsel ihtiyacını giderirdi.

Belkide o zamanlar kadın "cinsel obje" olarak görülmezdi. Kadın ve erkeğin birleşmeleri, üreyip aile olmaları hayatın getirdiği normal bir şey olarak görülürdü.

Dekolteli bir kadına trene bakar gibi bakılmazdı. Taciz etmek için fırsat kollanmazdı. Çünkü kişi cinsel ihtiyaç hissetmeye başladığından beri zaten cinselliği yaşıyor (tok) olurdu. Kadın ticaretine müşteri kalmazdı.

Çook çok eskilere gitmek gerekirse, Cengizhan dönemlerine falan, insanlar çocukken evlenirlermiş. 9-10 yaşlarında yasal olarak sevişebilirlermiş.
Kişisel gaye

Öyle olsun istemiyorum. Çocuk yaşta evlenilmesin ama cinsel ihtiyacı olan insanların yasal olarak, köşe bucak kaçmadan, uğruna cinayet işlemeden sevişebilmesi, biyolojik ve psikolojik açlıktan kurtulması için bir şeyler yapılmalı.

fuck buddy falan adı önemli değil bir şekilde ihtiyaç giderilmeli ki, kadınların ve hatta kızların tecavüze uğraması son bulsun.


Bir çok beyamcadan "şimdiki gençlerde peygamber sabrı var. bizim zamanımızda kızlar böyle açık-saçık gezecekti, her akşam birini götürürdük dağa." gibi sözler duyuyoruz.

Özetin özeti: Kadınlar yine dekolte giysin, ya da giymesin bu yazı dini bir yazı değildir. İstersen krem peynire tap, ama cinselliğin bir ihtiyaç olduğunu biliyoruz o halde bu ihtiyaç vakti vaktince giderilmeli.




Sosyal ağların kıraathanelerin yerini alamaması

Haksız bir karşılaştırmadır. Bittabi belirtmeliyim ki ömrümde bir kez dahi kıraathaneye girmedim ama kıraathanelerin fazlasıyla samimi ve mert bir ortam olduğu kanaatindeyim.

Netekim kıraathane kültürü ülkemize has bir baharat, dünyanın çeşitli yerlerinde(kronometrik olarak daha eskileri dahi) alternatifleri bulunsada, kıraathane olayının yerini almamış, alamayacaktır.

-Kaptan burayı bir çayla! demlisinden

Hakkaten bir sabahcı kıraathanesi bulup sabahlayasım var şimdi. O kadar uykusuz o kadar yenilmiş dahi olsam, öyle gaza geldim.

Ama uyumam lazım, yarın dünyayı kurtarmayacak olsamda, uyumam lazım.

Konuyu sosyal ağlara, sanal aleme getiremedim ama anladınız siz.

Kıraathanenin yerini hiçbir şey tutmaz.

Bir ara toplanıp deneyelim bunu. Hep birlikte tecrübe edelim.

Ölmeden önce.