Bir depresyon pompası olarak Instagram

"Herkes çok mutlu, bir de benim hayatıma bak..."

Sosyal medyanın icadı, insanın kalıplara uymaya ne kadar yatkın olduğunu görmemizi sağladı. Gerçekten insanın en temel motivasyonu başkaları. "Başkaları hakkımda şöyle düşünsün, böyle konuşsun, kıskansın, imrensin, gıpta etsin ve hatta yersin, nefret etsin ama yeter ki birilerinin masada konuştuğu isim olayım."

Özellikle modern insanın temel yaşam motivasyonu bu. İnsanlar ne zaman kariyer yapacaklarına, ne zaman evleneceklerine, ne zaman kaç tane doğuracaklarına, hangi şehirde yaşayacaklarına, yazları hangi şehirlerde tatil yapacaklarına diğer insanların (gizli) dikteleri etkisinde karar veriyorlar.



Keşke sadece sürüler sürüklense


Reklam sektörü insanın bu koşullanışından yararlanır, "Herkes bu arabayı almayı hayal ediyor, sen hala kararsız mısın!?" diye sorar reklamlar. Reklamlar potansiyel tüketiciyi başkaları üzerinden koşullandırır. Dolayısıyla "Ben ekranda gördüğüm reklamlardan etkilenmiyorum" savı geçersizdir. Herkes reklamlardan zehirlenir, mutlaka yapacaklarını etkiler. Elalemi, başkalarını umursamayanlar hariç. Reklam sektörü elalemi umursayan insanları koşullandırdıkça, halk arasındaki birbirini tesir altında bırakma oranı da arttı. Kültür küreselleşmesi belki de böyle yayılıyor. "Tüm Amerika bu cipsi yiyor" deyince insanın ilgisini çekiyor. Örneğimdeki cipsi diğer şeylerle değiştirebiliriz. Gelinlik, parfüm, kozmetik, kol saati... Reklam sektörü büyük ihtimalle planlamadığı bir şeye neden oldu. Artık insanlar da reklam diliyle konuşuyor, reklamcı gözüyle bakıyor ve sürekli olarak bir şeyleri popülerleştirip diğer şeyleri tükürüyor.

Tüm sosyal medya araçları genellikle erken gençlere hitap ediyor. Böyle olunca sosyal medyanın işleyişine de erken gençler yön veriyor. Erken gençlerin yahut ergenlerin en belirgin ruhsal özellikleri kendilerini bir zümreye ait hissetme arzularıdır. Hal böyle olunca yeni çıkan (yahut yayılan) bir sosyal medyanın ilk 'trendleri' neyse sosyal medyanın tarzı öyle kalıyor. Çünkü ergenler yeni keşfettikleri bu gruba ait olmak istiyorlarsa o grubun şimdiye kadar davrandığı gibi davranıyor.

Hüzünlüler dışarı!


Tüm bunların ışığında Instagram, sahte mutluluklar deposu gibi bir şeye dönüştü. Instagram'da herkes çok mutlu, umutlu, güler yüzlü, memnun... İki arkadaşım bir geziye çıktılar, geziden döndüklerinde Twitter profillerinden gezinin can sıkıcı detayları görüyordum, yoksulluk nedeniyle küçücük çocukların yakıcı güneş altında saatlerce çalıştıklarını görüyordum, aynı arkadaşlarımın Instagram profillerinde ise her şey güllük gülistanlıktı. Artık insanlar aynı anda Twitter'da duyarlıyken Instagram'da vur patlasın çal oynasın olmayı öğrendiler. Buna mecbur hissediyorlar. Çünkü Instagram mutluluklar arşivi olmak zorunda!

Şimdi sakin ol ve o Instagram'ı kapat


Instagram'a girip 5 dakika takılınca herkesin ne kadar mutlu olduğu gözümüze, kulağımıza batıyor. Yüzeysel bakınca o hayatlara imrenmemek elde değil ama derinlemesine bakınca biliyoruz ki o arkadaşlar o tatillere kredi çekerek gidiyorlar... Peki bunun nasıl bir toplumsal zararı var? Nasıl depresyon pompalıyor? diyeceksiniz. Şöyle ki, insanların canları sıkkınken genellikle yüzeysel bakarlar, yalanlara inanmaya daha yatkındırlar. Instagram'ın bu aldatıcı yanına kapılıp can sıkıntılarına can sıkıntıları katabilirler. "Bak herkes ne kadar mutlu ben hep mutsuzum" gibi yanlış bir çıkarımla yüzleşirler. Hüzünlerine hüzün eklenir, depresifleşirler.


Bir blog yazısıyla tüm Instagram'ın kullanılış şeklini değiştiremeyeceğimi biliyorum ama en azından blogumu okuyan arkadaşlarıma şunu kazandırabilirim, eğer Instagram'da gördüğünüz sahte mutluluklara bakıp kendi hayatınıza dair acımasız eleştiriler yapıyorsanız hiç değilse canınızın sıkkın olduğu zamanlarda Instagram'a bakmayın. İlla bakacaksanız derinlemesine bakın, o sahte mutlulukların, gülüşlerin, sevişmelerin arkasındaki gerçek hüznü görün.




Sükuneti boz

Yorum yap