Bir dizi macera: Plaka 46

Yaklaşık 10 yıldır kısa filmler çekiyorum, senaryolar yazıyorum ve yazan çizen, çeken herkese kendimce yardımcı oluyorum.

Lise sonlardan beri içimde durdurulamaz bir kısa film sevdası var. Bu sevda beni inançlı bir hobişinasa dönüştürdü. Tek hobim kısa film değil ama en güçlü hobim bu. Naçizane uluslararası ödül alma fırsatım da oldu. Kendinden Kaçmak filmim Belçika'da düzenlenen Kalmhout Kısa Film Festivali'nde kendi kategorisinde ikinci oldu. Bu gibi nispi başarılarıma rağmen şehrimizde bu tip işlerle uğraşan insanlar dışında hiç kimse adımı duymamıştı.

Plaka 46 dizisini çektikten sonra bu şehirde sinema ve benzeri sanatlarla ilgili ilgisiz birçok kişi tarafından tanınır hale geldim.

Nasıl başladı bu macera?

İstanbul'da sinema sektöründe emekçilik yapan pek sevgili iki kardeşim Alihan Emir ile Ömer Sağlam 2019 yazında bana ulaşıp bir internet dizisi fikirlerinin olduğunu söylediler. Onuncu Köy'ün Yolcuları Kitap Kafe'de oturup sohbet ettik. İstanbul'daki dizi endüstrisinin acımasızlığından vesaire konuştuktan sonra orda Plaka 34 adında bir internet dizisi çekmeyi denediklerinden söz ettiler. Cesaretlerine ve inançlarına hayran kaldım. Sonra türlü aksilikler yaşadıkları için bu işi ertelemek durumunda kalmışlar. Yıllar yılları kovalarken iş yoğunluğundan bir türlü gerekli vakti ayıramamışlar. Memleketleri olan Kahramanmaraş'a döndüklerinde bu hayali tekrar hayata geçirmeyi amaçlamışlar ve bu şehirde bu tip işlerle uğraşan çok az deli olduğu için bana da ulaştılar. Zaten yaklaşık 5 yıl önce ortak kısa film çekmeyi hedeflemiştik ancak başaramamıştık. Yani tanışıklığımız vardı.


Plaka 46'nın detayları hakkında konuşurken bu işin bize para kazandıracağına ya da yol açıcı bir proje olacağına pek inanmayıp onlardan şunu istedim. "Beni bu işe ikna edin" Belki o gün değil ama birkaç gün arayla yaptığımız görüşmelerde beni ikna ettiler. Onlar kadar ben de inandım bu işe. Üç deli varımızı yoğumuzu bu iş uğrunda harcamaya hazırdık artık. Ortaklık sözleşmesi bile yaptık. Sonra ekip ve ekipman temini için tüm imkanlarımızı zorladık. Tanıdığımız biz gibi delilerin tamamını projeye bir şekilde dahil ettik. Ekipmanı olan ekipmanıyla, tecrübesi yahut hevesi olan da inancıyla projemize dört elle sarıldı. Nihayet 2019 yazı bitmeden oyuncu seçmeleri yaptık. Belki de bu şehrin gördüğü en büyük oyuncu seçmeleriydi. Ve para avcısı sahte cast ajanslar gibi herkese dakikalarca dil dökmedik. Sitemizdeki (plaka46.com) başvuru formunu dolduranları arayıp toplantı yerini ve saatini söylememiz yetti.

Toplamda iki büyük oyuncu seçmesi yaptık ve ana karakterlerimize ulaştık. Yığınla da yardımcı oyuncu stoğu elde ettik. Bu metropol bir şehir için sürpriz değilken garib guraba memleketim için büyük bir olaydı. Haber değeri vardı kesinlikle. Sağ olsun birçok gazeteci gazetesinde bu konulara yer verdi.

Bu seçmelerden önce ilk tanıtım filmimizi yayınlamıştık ve hatrı sayılır miktarlarda izlenmişti. Yanlış hatırlamıyorsam ana karakterleri bile netleştirmediğimiz günlerde tanıtım filmimiz 50 bin izlenmeyi aşmıştı. İlk bölümün çekimlerini tamamladığımızda bu rakam 200 binlere göz kırpıyordu.

Bir şekilde çok kıymetli, fedakar ve vefakar insan toplandı bu projede. Aldığımız kötü haberler, iyi haberlerden belki yüz kat fazlaydı ama yine de inancımızı yitirmeden devam ettik.

Çok sevdiğim sanat dostu birkaç büyüğüm dışında hiç kimse arayıp destek olmaktan söz etmedi. Hatta bir çoğu "Boş beleş işlerle uğraşmayın, sigortalı bir iş bulup çalışın" dediler. İyi niyetlilerdi şüphesiz ama böyle dedikleri için "bu memleket" hala bu memleket.

Yola çıkmıştık bir kere, arkamıza hiç bakmadan devam ettik. Güzel dostluklar kurduk, aç kaldık birlikte, açıkta kaldık ama yılmadan devam ettik. İlk bölüm fragmanına aldığımız olumlu tepkiler, emeği geçen geçmeyen herkesi heyecanlandırdı. Tayfamızın, ekibimizin inancını artırdı.

Tüm talihsizliklerimizin temel nedeni yeterince paramızın olmayışıydı. Sponsor buluruz umuduyla memleketteki tüm "godomanların" kapılarını çaldık. Hepsine içtenlikle ve heyecanla projemizin neliği hakkında izahta bulunduk. Bir çoğu şaşırtıcı miktarlarda nakit desteği sözü verdi ama haftalar sonra telefonlarımıza çıkmayı bıraktılar ve yan çizdiler.

Böyle olunca bir proje ortağı daha bulmamız gerektiğini düşündük, dizimiz oyuncularından olan ve yönetmenimiz Alihan Emir'in arkadaşı olan İbrahim Erşan ortak olmak istedi. Sağ olsun yaptığı nakit katkısı sayesinde biraz nefes aldık. Ama hepsi bu kadar. Daha sonralarda içimizi ferahlatan, yolumuzu açan hiç kimse çıkmadı. Sponsorluk ya da reklam gelirleri de elde edemeyince taşıma suyuyla değirmen dönmeyeceğini yeniden keşfettik.

Birinci bölüm


İlk bölümü yayınladıktan günler sonra izlenmelerimiz şaşırtıcı derecede iyi gidiyorken küt diye kanalımız kapandı. Kapanma nedeni haksız yere teklif ihtarında bulunmamızdı. YouTube'da içeriklerinizi kopyalayan hatta birebir kanalınızı taklit eden hesaplara sistem üzerinden ihtar çekip o kanalların ve içeriklerin kaldırılmasını sağlayabiliyorsunuz. Ekip arkadaşlarımız bizim de takdirimizle korsan yayın yapan kanalları tespit edip YouTube'a ihbar ediyorlardı. YouTube'un adil kullanım adını verdiği bir durum var. Örneğin eseriniz %5 miktarında kopyalandıysa buna telif ihbarında bulunamıyorsunuz. Israrla telif ihbarında bulunursanız sistem sizi neredeyse tehdit eden bir e-postayla uyarıyor. "İhbar ettiğiniz hesap adil kullanım hakkından yararlanıyor, bunun gibi asılsız bir ihbar daha yapacak olursanız hesabınızı sileriz." Biz bu e-postayı görür görmez, haklı ya da haksız telif ihbarında bulunmayı bıraktık. Ama seri ihbar ettiğimiz o dönemde çoktan bir haksız ihbarda daha bulunmuşuz. Dolayısıyla ikinci uyarı e-postası gelmeden, kanalımızın kapandığını bildiren bir e-posta aldık. YouTube Türkiye ofisine ulaşmak için günlerce canla başla uğraştık. Geceleri uyku tutmadı ofiste buluşup dertli dertli ucuz tütünler içtik. YouTube Germany'ye ulaşabiliyorduk ama Türkiye'ye ulaşamıyorduk. Partner firmalara, bilişim avukatlarına... başvurmadığımız yer kalmadı. Tamamen ümidi kestiğimizde diziyi bitirmek ya da yeni bir kanal açmak seçenekleri vardı masamızda. İkinci seçenekten yanaydım ben, çok emek vermiştik çünkü, böyle bitmemeliydi. Öyle de yaptık. Yeni kanal açıp hiçbir şey olmamış gibi yayın hayatımıza devam etmeye çalıştık.

Önemli not: Kanalımızın kapanmasına neden olan ekip arkadaşımız, milyonlar izlenen YouTuber gençlerle yıllardır birlikte çalışan hatta kanka olan bir arkadaşımız. Yani hatayı en beklenmedik kişi yaptı. Sonraki bölümlerde de yaşadığımız hatalar bu yönüyle benzeşiyor.

İkinci bölüm


Montajı tamamlanmış bölümümüzü Fidye virüsü yüzünden kaybettiğimiz de oldu. Hem de yayına günler kala. Dizimizin kurgusunu, şu an ülkemizin en büyük ulusal kanallarının birinde çalışan fedakar bir arkadaşımız yapıyordu. İşinde ustaydı ona post-prodüksiyon konusunda tamamen güveniyorduk. Bilgisayarında da bizim projemiz dışında yığınla önemli proje tutuyordu ve güvenlik konusunda da tecrübeliydi. Ama lanet olası virüs her bariyeri aşıp montajlanması günler süren projemize ulaştı ve hem kurgucumuza hem de projemize ciddi darbe vurdu. Kurgucumuzun üstün gayreti ve yeteneğiyle dar zamanda yeniden montajlayıp diziyi zamanında yayına yetiştirdik ama bu süreçte ömrümüzden ömür gitti.

Üçüncü bölüm 


Her ilerleme kaydettiğimizde onlarca yeni aksilikle yüzleştik. Trafik kazası da yaşadık. Çekim bitmiş ekipmanları ofise bırakmak için dönerken, bir alt geçite girip girmeme kararsızlığı yaşayan şoförümüz son anda alt geçite girmeye karar verince aracımız savruldu, devrildi, sürüklendi ve taklalar atarak refüj üzerinden karşı şerite geçti. İçerisinde 6 kişiydik. Ben diyeyim üç, siz deyin dört takla attık. Neyse ki can kaybı yaşanmadı ama ağır hasarlar bıraktı. Şoförümüzün köprücük kemiği kırıldı aylarca eski sağlıklı günlerine dönemedi. Senaristimiz ve sesçimiz Tebernuş'un sırtında, omzunda, kolunda kesikler, yanıklar ve daha bir sürü hasar oluştu. Rejimizin göz bebeği Mekserina'nın (aşağıdaki fotoğraftaki yakışıklı olan) omzunda dikişlik yara açıldı. Benim de sağ dirseğimde doku kaybı oldu, aylarca sargıyla gezdim. Diğer arkadaşlarda fiziksel hasar olmadı. Gerçekten ucuz atlattık. Maruz kaldığım en büyük trafik kazasıydı.

Önemli not: Kazayı yaşamamıza neden olan ekip arkadaşımız ve oyuncumuz Ökkeş'in (aşağıdaki fotoğrafta yakışıklı olan) ömrü otomobillerle geçmiş, otomobil mühendisi adayı ve ralli yarışlarında pilotluk yapacak kadar mahir.

Dördüncü bölüm


Başımıza silah dayandığı da oldu bizim, sanırım ikinci bölüm çekimlerimiz sırasında kapalı çarşı civarındaki eski dar sokaklarda elinde sopalı adamlar tarafından kovalanan bir adam sahnesi çekiyorduk. Mahalle sakinlerinden alkollü bir adam "Onun mahallesinde" kavga ettiğimizi zannederek elinde silahla bize küfürler savurmaya başladı. Adama kamerayı gösterip çekimde olduğumuzu anlatmak istesek de, anlamadı. Silahı bize doğrultunca panikle kaçmak durumunda kaldık. Setimize yakın mesafede bulunan emniyet mensuplarına konuyu anlattık. Şikayetçi olduk ama sonrasında ne gelişti bilmiyoruz. Adamın yanındaki sarhoş olmayan arkadaşları silahı yok ettiler vesaire. Kuru sıkı mı yoksa gerçek silah mıydı bilmiyorum ama belki de canımızı koşarak kurtardık.

Beşinci bölüm


Trafik kazasının da etkisiyle, hastanede yatan senaristlerimiz projemizden uzak kaldı. Her ne kadar bilgisayarlarını da hastaneye götürüp fırsat buldukça senaryo yazımlarına devam etseler de ciddi performans kaybı ve odaklanma sorunu yaşadık. Bu da yediğimiz son kazıklardan biriydi. Bu aşamadan sonra senaryoyu Alihan Emir yazmak durumunda kaldı. O kağıt kalemle yazdı ben bilgisayara geçtim. Elbette dereyi geçerken at değiştirmek bizi yine geriye götürdü.
Bu ve benzeri yığınla aksiliğe rağmen pes etmedik. Yorulduk ama yıkılmadık. Kırıldık ama parçalanmadık. İlk sezonu bitirinceye kadar canımızı dişimize takıp çalıştık.

Sezon finali verdikten sonra ekipman kaybı gibi bir sorunla daha yüzleştik. Bu aksilik baş gösterirken, çok sevdiğim bir büyüğümün de öncülüğüyle kıymetli bir iş fırsatı yakaladım. Benim asıl mesleğim Bilgisayar Programcılığı, lisede de üniversite de bunun üzerine eğitim aldım ama iş hayatında pratik etme fırsatım bugüne kadar olmamıştı. Bu fırsata yüz çevirmek tek kelimeyle aptallık olurdu. Bu sebeple tüm odağımı asıl mesleğim olan yazılımcılığa vermek için Plaka 46'dan ayrıldım.

Her şeye rağmen devam


Elbette proje durmadı, ekipman temin edildi, ikinci sezona başlamak için ekip hazır bekliyor. Bu sefer de dünyayı sallayan bir kriz yüzünden sekteye uğradı. Koronavirüs belasını atlatınca ikinci sezon yayınına başlayacak.




Plaka 46 (@plaka.46)'in paylaştığı bir gönderi ()

Ofis maceralarımız

Maceralarımız settekilerle sınırlı kalmadı klimasız ofisimizde yazın kavurucu sıcağını, kışın fettan soğunu yedik. Yeri geldi ofiste sabaha kadar senaryo kurduk, planlamalar yaptık. Konforsuz ve eskimiş koltuklarımızda uyuduk. Yeri geldi tüm ekiple vampir-köylü gibi oyunlar oynadık, kaynaştık, aile gibi olduk. Şimdi geriye dönüp o günleri hatırlayınca her şeye rağmen iyi ki yapmışız diyorum. Güzel dostluklara da vesile oldu bu proje. Bilenler bilir virüs gibi yayıyorum vampir-köylü oyununu, ama en son o ofiste oynadım. O gün bu gündür öyle bir ortam olmadı.

Dizimizde kullanmamız üzere kıymetli müziklerinin kullanım haklarını bize veren müzisyen arkadaşlarımıza da ne kadar teşekkür etsem az.
Plaka 46 haşere maşere ama benim çocuğumdu. Bu acılı tatlılı süreci bu şekilde dillendireceğim. Entelektüel ya da yobaz hangi ortamda olursa olsun Plaka 46 ile ilgili bana gelen sorulara bu cevabı vereceğim. Ekşi mekşi bizim bağın koruğu...

Projemizde emeği geçen herkese ne kadar teşekkür etsem az, her birine ayrı ayrı vefa borcum var.