Yönetmenler neden mutsuzdur?

Bir şeyleri kontrol ediyor olmak gücün yanında sorumlulukla gelir. Kontrol sizdeyse güçlüsünüzdür, insanlar verdiğiniz emirleri uygularlar ama sonuçlarına da katlanmanızı beklerler. İnsanlar verdiğiniz emirlerden doğan sorunları -doğal olarak- sizden bilir.

Doğrudan konuya girdiğim bir başka yazıma hoş geldiniz, yönetmek (kontrol etmek) kulağa herkesin zaman zaman yapmak isteyeceği bir şey gibi geliyor ama değil. Yönetmek yönetilmekten daha cazip olsa bu kadar insan dünyayı karış karış gezip "father figure" aramazdı. Türki bir ifadeyle şeyh aramazdı.

Yönetmenin (baba figürünün, şeyhin, şıhın, halifenin, başkanın, liderin, çobanın) insan üzerinde sorumluluk azaltmak gibi bir rahatlatıcı etkisi var. Bu yüzden çoğunluk şeyh olmayı değil mürit olmayı tercih eder. Aksi taktirde; kişi başına düşen şeyh sayısı bu kadar az olmazdı.

Yönetilmek ne kadar rahatlatıcıysa yönetmek de o kadar rahatsız edicidir. Çağdaş insan ne kadar bu gerçeği ötelemeye çalışsa da doğada bize yer yok. Doğanın fırtınası, kasırgası, seli, depremi doğaya zarar vermiyor. Bize zarar veriyor. Ne kadar her yeri betonlarla kuşatsak, ne kadar tahakküm kursak da bir pandemik virüs hepimizi diz çöktürdü. Yine doğa kazandı. Daima olacağı gibi.

Modern insan farkında olmadan bir savaş içerisinde, doğayla, evrenle yani kendisi de dahil her şeyle!

Bu savaş fark edilmese de rahatsız ediyor. Savaşta kararlar alıp sonuçlarına katlanma cesareti hepimizde yok. Aldığımız kararların geri dönüşsüz yollara (yolsuzluğa) sürükleme ihtimaline herkes tahammül edemez.

Bu gerçekle yüzleşen kurmaca bir karakterin öz eleştirisine tanıklık edelim mi,

"Yatağımın karşısında bir pencere var. Odanın duvarları bomboş. Nasıl yaşadım on yıl bu evde? Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? Ben ne yaptım? Kimse de uyarmadı beni. İşte sonunda anlamsız biri oldum. İşte sonum geldi. Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; Kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım."

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

Yanlış kararlar almak korkusu yönetmen olma isteğimizi doğmadan öldürüyor. İktidarı eleştirmek iktidar olmaktan daha kolaydır. Ettiğim bu kadar lakırdıdan yönetmen olmanın rahatsız edici yönüne ikna olmuşsunuzdur herhalde.

Ulusal televizyon kanallarımızda yayınlanan birçok dizi setinde bulundum, kendim de 10'a yakın kısa film çektim. Yerli dizi setlerinde herkes mutsuz tamam ama yönetmen çok daha mutsuz.

Konuyla ne kadar ilgili olduğu tartışılır ancak bu yazıyı sevdiyseniz Alper Kırklar'ın Şair ve Yönetmen Onur Ünlü ile röportajını da seversiniz. Bir dönem başucu kitabımdı.

Alper Kırklar - Bir sürü endişe*
İdolüm, Nuri Bilge Ceylan'dan ve setinden bahsedip konuyu noktalayayım. Bilen bilir Nuri Bilge Ceylan para için film çekmez, fotoğraf ve sinema sanatlarında durdurulamaz bir üretkenlik yükü taşıdığı için filmler çeker. Dolayısıyla fotoğraf ve sinema üretmek Nuri Bilge Ceylan'ın hayatındaki en mutlu edici unsurlar. Buna rağmen film setlerinin kamera arkalarını YouTube'dan izleyince sette filmindeki kaygılı, bıkkın karakterler kadar mutsuz olduğunu gözlemliyorum.




Sükuneti boz

Yorum yap