Müziğe biraz Fransızım evet
Şu yaşıma kadar hiç Vanessa Paradis dinleyen biriyle karşılaşmadım. Ya da Mina Tindle. Ne bileyim, tuhaf bir müzik anlayışım varsa demek ki... Etrafımdaki kimse benim dinlediğim müzikleri dinle(ye)miyor.
Müzikte biraz farklılık, biraz da doğallık arıyorum.
Bulabildiklerim de maalesef ülkemiz sınırlarının dışında oluyor. Şu yaşıma kadar hiç konsere gitmeyişim de belki bu yüzdendir. Vanessa Paradis Kahramanmaraş'a geldi de ben mi gitmedim? iki elim kanda olsa giderim lan.
Ama hiç tavsiye etmiyorum hemşerim. Serdar Ortaç dinle, Demet Akalın dinle, en iyi ihtimalle Sezen Aksu dinle. Mina'lar, Emilie'ler, Vanessa'lar dinlenilmiyor toplumumuzda, yalnız kalıyorsunuz.
Ayrıca başıma bir iş gelmeyecekse Gabrielle Aplin'in dedesinin falan Türk olduğunu düşünüyorum.
Başımıza Türk Kızı kadar taş düşebilir
Son zamanlarda sosyal ağlarda özellikle de sözlüklerde "Türk kızı şöyledir, şudur, şunu yapar" gibi yerici tanımlar, genellemeler yapılıyor.
Ekşi Sözlük'te "Türk kızı"
Bazılarına katılıyor olsam da eklemek/düzeltmek istediğim şeyler var.
Anladığım kadarıyla Türk kızları, Türk erkeklerini tatmin edemiyor. Sadece cinsel anlamda değil, duygusal anlamda da. Belki de Biz Türk erkeklerindeki bu tatminsizliği Avrupa, Amerika ile başlayan sanrılı cümlelerimiz var ediyor. Hayal gücümüzü kullanıp sonra "Anne bizde niye yok?" moduna giriyor olabiliriz.
Avrupa'da kaldırımdan yola ayak bastın mı kızlar oral yapıyor sanıyoruz. Çünkü öyle anlatılıyor. Ama işbu değil, bu işi yapanlar muhtemelen parasının/ekmeğinin peşindeki fahişelerdir. Onu bizim buradaki fahişelerde yapıyor, bastırıyorsun parayı götürüyorsun karıyı.
Her neyse Biz Türk Erkeklerinin Türk Kızını bu kadar ağza laf yapmasında Türk Kızının payı yok değil. Sonuçta Türk Erkeklerinin annesi de Türk Kızı değil mi?
Demek ki analar her zaman hayırlı evlat yetiştiremeyebiliyor. Hatta bazı analar kendi elleriyle hayırsız evlat yetiştiriyorlar, "amaaan o sürtüğe çok yüz verme oğlum, oyna, eğlen sonra at bir kenara, o kızdan bize gelin olmaz" diyen analar keşke sadece kurmaca filmlerde, kitaplarda, dizilerde olsa.
Her fırsatta Türk Kızını yeren erkeklerin anaları da Türk kızı. Belki de Türk kızları kendilerinden memnun değillerdir? Oğullarını bu yönde programlıyorlardır? "Kişi kendinden bilir işi" deyü bir ata sözümüz var sonuçta.
Eğitim çok önemli şey hafız. Her şey eğitimle başlayıp eğitimle bitiyor.
Katıldığım yermelere gelecek olursak...
Maalesef bizim kızlarımızda ürkeklikle ukalalık arasında gidip gelen yoğun bir tavır var. Sürekli "ay beni sikecekler" kaygısıyla yaşıyor gibiler. Bu konuda da eğitimin payı büyük, artık analar kız evlatlarını da nasıl programlıyorsa, Biz Türk erkekleri üzerimizde "aç kurt" yazılı pankartlarla geziyor muamelesi görüyoruz.
"x kırtasiyeye nasıl gidebilirim acaba?" gibi kibarca bir cümle kuruyorsunuz, tanışmak istiyormuş muamelesi görebiliyorsunuz. Ama her zaman dediğim gibi genellemek yanlış olur tabii ki. "Tüm Türk kızları bunu yapıyor" demiyorum. Bazen çok aklı başında, insancıl olanları da çıkıyor. Mesela birgün bir kırtasiye arıyorum, bir arkadaşım buluşmak için orayı önerdi, ben de "orayı bilmiyorum hafız" demek yerine "tamam bulurum" dedim. Çıktım yola, sora sora gidiyorum son olarak bir kıza sordum "x kırtasiyeye nasıl gidebilirim?" diyerek, kız "ben de o tarafa gidiyorum, birlikte gidelim" dedi. Kırtasiyeye varıncaya kadar okuldan, eğitimden konuştuk. Hiç de "hadi sevişelim" demenin yolunu kollamadım yani.
Şimdi yazdıkça aklıma geliyor, bir keresinde de yaklaşık 1 saatlik şehiriçi otobüs yolculuğumda insancıl bir kızla tanışmıştım, cam kenarındaydım, bir durakta otobüse binen kız yanıma "Merhaba" diyerek oturmuştu, adımı falan sormuştu, yine okul, eğitim gibi konularda 40 dakika kadar muhabbet etmiştik. Sıcak kanlı insancıl bir kızdı işte.
Yani kızlar her kuşun etinin yenmeyeceği gibi her kurt da aç olmayabilir.
Ha bazı öküz hemcinslerim, azıcık insancıl - sıcak kanlı davranan kızlara "yollu bu, orospu da olabilir" yakıştırmaları yapıyor o konuda haklısınız. O hemcinslerimi yetiştiren/eğitenlerin de Allah belasını versin ne diyeyim.
Siz ana olduğunuz da oğlunuza Türk kızını, kendinizi iyi tanıtın.
Trip
Niye tiksindiğimi bilmiyorum, ama duyduğumda kafama çekiçle vurulmuş gibi hissediyorum.
- "Ne trip atıyorsun?"
- "Tribin kime?"
gibi yazdıkça bile tansiyonumu hoplatan cümleler telaffuz ediliyor. Hayır, bu cümleler hiç bana karşı sarfedilmedi. Ama yine de sevmiyorum.
Bir daha duymak istemiyorum bu sözcüğü... sadece bu sebepten zamanda yolculuk mümkün olsun isterdim, mümkünse 2000'lerden önceki bir tarihe ya da 2200'den sonraki bir tarihe geçiş yapıp o zamana ayak uydurmaya bile çalışabilirim.
Şimdi (bulunduğum ortamlarda) Allah'ını seven "trip" kelimesini cümle içerisinde kullanmasın. Lütfen.
Uykuda 'Candan Erçetin misiniz ulan!?' diye bağırmak
Gece 3:48 gibi bir şey, bir kez bağırıyorum ama sesim pek çıkmıyor, sonra daha yüksek sesle tekrarlıyorum.
- Candan Erçetin misiniz ulan!?
O güzelim sevgilim uyanıyor tabii, hem de panik yapıyor kızcağız, ben hâla tam uyanmamışım beni uyandırmak için dürterken "noldu safa ya" diyor uykulu uykulu.
Uyanıp önce saate bakıyorum 3:51, sonra "bitanem özür dilerim ya, kabus gördüm galiba bağırdım hayvan gibi, sarıl bana uyuyalım" diyorum.
Sarılıp 10 dakika kısık gözlerle birbirimize bakıyoruz, ama uyku yok. Kaçtı şerefsiz. "Çay yapayım mı?" diyorum, "iyi olur, uykumun içine sıçtın zaten" diyor güzelim kız. "Sızlanma sızlanma, balkonda çay içer sonra da karşılıklı bir pes oynarız?" diyorum. "Ne pes'i ya. Romantik romantik oturalım işte balkonda" diye reddediyor teklifimi.
Mutfağa gidip çay hazırlıyorum, bu arada sevgilim balkondaki masanın üzerine örtü örtüyor. "Gece yarısı çayları hazır!" diyerek elimde çayla sevdiğimin yanına, balkona gidiyorum. Üşümüş kızcağız, battaniyeye sarılmış. Bu arada saat 4:23 oldu olacak. "Beni hiç bırakma" diyorum, sevgilim de "sen de beni" diyor. Sıcak çaylarımızı yudumladıktan sonra sarılıp sokakta koşturan köpekleri izliyoruz. Bir süredir hiç konuşmamışız, saat 4:38 olmuş. "sen ne diye bağırdın ya uykunda?" diyor sevgilim. düşünüyorum, "galiba Candan Erçetin'li bir cümle kurdum" diyorum. "ama argo bir cümleydi, Candan Erçetin'e küfür mü ettin sen?" diyor. "Evet argoydu ama Candan Erçetin'e karşı değil, böyle sanki 'Candan Erçetin misiniz ulan!?' gibi bir cümle kurmuştum." diyorum.
"Çok saçma" diyor sevgilim, "bence de" diyorum ve ekliyorum, "seni bu sebepten seviyorum!"
"hangi sebepten?" diye sorarken gözlerini gözlerime dikiyor, "gecenin yarısında balkonda üşüyerek çay içebildiğim tek insansın" diyorum.
"Ben de seni bu sebepten seviyorum" diyor.
"Güzel çay yapıyorum diye mi?" diyorum.
"hayır, gecenin bir yarısı 'Candan Erçetin misiniz ulan!?' diye bağırabilecek kadar yaratıcı oluşunu seviyorum" diyor.
Gülüyoruz, gülüyoruz, gülüyoruz...
Sonra bi uyanıyorum, yanımda Tarih kitabım, sınavıma 2 saat var. O güzel kız benim değil Adam Levine'n sevgilisi Behati Prinsloo.
- "iki kez uyanılır mı ulan!?" diye bağırarak hazırlanıyorum. Sınava geç kalmamalıyım. Duvarımdaki posterle göz göze geliyorum,
![]() |
kaynak, pinterest.com |
Bir kızın arkadaşlık teklifi etmesi o teklifi kabul etmem için yeterli bir sebep
Bir kız düşünüyorum da benden hoşlandığı halde bunu saklamasın... işte sırf bu yüzden o kızın teklifini kafamda %90 oranda kabul etmiş olurum. Çünkü alıştığımız bir yanlıştan kurtulmuştur o kız, "ilk adımı erkek atmalı!" saçma düşüncesinden arınmıştır.
Sevdiğini söylemenin cinsi olmayacağının farkına varmıştır. Aha bu yüzden ağzı öpülesi kızdır o.
Özet: benden hoşlanıyorsanız bunu söyleyin kızlar, hanenize artı puan kaparsınız.
ben bir x hayranıyım
ben zaten hollie swain hayranıyım http://twitpic.com/2x36bs
— safa gayret (@safa) October 12, 2010
ben bir 'au revoir simone' hayranıyım http://fizy.com/s/1h8rbh
— safa gayret (@safa) December 6, 2010
ben bir 'ımogen Poots' hayranıyım.
— safa gayret (@safa) December 18, 2010
ben bir 'valeria milova' hayranıyım.
— safa gayret (@safa) January 15, 2011
ben bir 'Yasemin Allen' hayranıyım.
— safa gayret (@safa) January 20, 2011
ben bir 'katy perry' hayranıyım.
— safa gayret (@safa) January 23, 2011
ben bir Manuela Velasco hayranıyım.
— safa gayret (@safa) January 29, 2011
ben bir behati prinsloo hayranıyım.
— safa gayret (@safa) February 8, 2011
ben bir veronica belmont hayranıyım.
— safa gayret (@safa) February 9, 2011
ben bir 'ezgi asaroğlu' hayranıyım
— safa gayret (@safa) February 13, 2011
ben bir 'norah jones' hayranıyım.
— safa gayret (@safa) February 15, 2011
ben bir katie holmes hayranıyım.
— safa gayret (@safa) February 19, 2011
ben bir 'elvan günaydın' hayranıyım http://snd.sc/dPd1iU
— safa gayret (@safa) March 5, 2011
ben bir lisa ekdahl hayranıyım
— safa gayret (@safa) March 5, 2011
ben bir tuğçe kurt hayranıyım.
— safa gayret (@safa) March 19, 2011
ben bir anne hathaway hayranıyım
— safa gayret (@safa) March 29, 2011
ben bir katie melua hayranıyım
— safa gayret (@safa) April 16, 2011
ben bir 'alison dilaurentis' hayranıyım
— safa gayret (@safa) April 29, 2011
ben bir abbey lee kershaw hayranıyım.
— safa gayret (@safa) May 3, 2011
ben bir karen gillan hayranıyım
— safa gayret (@safa) May 14, 2011
ben bir Marion Cotillard hayranıyım http://huff.to/kjTauh
— safa gayret (@safa) June 9, 2011
ben bir mary elizabeth winstead hayranıyım.
— safa gayret (@safa) June 16, 2011
ben bir beau garrett hayranıyım
— safa gayret (@safa) July 2, 2011
ben bir laura elena harring hayranıyım.
— safa gayret (@safa) September 5, 2011
ben bir jenyne butterfly hayranıyım
— safa gayret (@safa) September 21, 2011
ben bir lea seydoux hayranıyım twitpic.com/6u1gqm
— safa gayret (@safa) October 2, 2011
ben bir felicia day hayranıyım
— safa gayret (@safa) December 13, 2011
ben bir anna-catherine hartley hayranıyım.
— safa gayret (@safa) April 24, 2012
ben bir stefanie estes hayranıyım.
— safa gayret (@safa) May 10, 2012
ben bir alison brie hayranıyım.
— safa gayret (@safa) November 16, 2012
Evet arşiv hastasıyım
O gün bu gündür yazar-çizerim, elime bir kağıt kalem geçer, o an aklımdan geçenleri not düşerim. Bir de Twitter ve benzeri platformlar icat oldu olalı dijital arşivci oldum. Kendi veritabanımı yönetebilceğim platformlar oluşturdum. Sırf hayatımı, fikirlerimi kaydetmek için. Blog yazıyorsam bu yüzden, keza şiir yazıyorsam yine aynı şekilde. Sadece yazıyla arşivlemiyorum tabii. Radyo programım sayesinde aklıma gelenleri, gündemimi sesli de arşivleyebiliyorum.
Ve şimdi merak ediyorum Turkcell, ben Twitter'da "hayat konuşunca güzel." yazdıktan önce mi yoksa sonra mı "Hayat paylaşınca güzel." sloganıyla reklam yaptı?
hayat konuşunca güzel.
— safa gayret (@safa) June 17, 2011
Yine yeniden isim arayışları
Şimdi bu yazıyı yazmadan blogumda "isim" ile ilgili yazdıklarımı aratayım dedim de bu isim mevzusuna epey takmışım. Ya da çevremdekiler çok takmış ben de etkilenmişim.
Her neyse, müstakbel yeni yeğenim için isim arayışlarındayız.
Biliyorsunuz ki toplum olarak Arapça isim takıntılıyız. Ben buna karşıyım. Müslüman olmakla Arap olmak arasında devasa farklar var. Dini inanç olarak islamı tercih ediyor olmamız, Arap kültürünü doğrudan alıp kendi kültürümüzle değiştirmemizi gerektirmiyor. Sonuçta köklü, soylu bir ırkız ve ırkımıza kültürümüze sahip çıkmak zorundayız.
Çocuklarımıza da isim ararken Arap isimleri takıyor olmamızdan rahatsızım. Benim adım da arapça. Tabii adımızı sipariş edemediğimizden böyle bir durumdayım. Şu saatten sonra da isim değişikliğini gereksiz buluyorum. Kendi çocuklarıma Türkçe isimler vermeyi borç biliyorum.
Son olarak arapça isim takıntılı insanlar için şunu da söylemiş olayım, Araplar bir zamanlar putperestti, sapkınlardı. islam (Kuran'da belirtildiği üzre) bu sebeplerden oraya indirildi. Şimdi islam o topraklara indi diye o kültürleri üstün görüyor olmamız büyük bir yanlış/ayıp.
Nerden bulayım Türkçe isimleri diyorsanız, orhunyazitlari.appspot.com/bebekadlari.html adresinde 11 bin adet açıklamalı Türkçe isim var. Link bozulursa pdf olarak kaydettim.
Medium dediğin nedir ki?
Ben de davetli kişilerdenim ve galiba davetli tek Türk de benim. Şu ana kadar benden başka Türkçe içerik yayınlayan olmadı. Sistemin şu an için kullanıcılara kapalı bölümünü print screenlerle izah edeyim.
Öncelikle yazabilmek için yazmak istediğiniz konuda Kolleksiyon oluşturulmuş mu ona bakıyorsunuz. Şayet yazmak istediğiniz konuda kolleksiyon varsa o kolleksiyona (yazıyorsunuz) post gönderiyorsunuz. Kolleksiyon dediğimiz şey bildiğiniz kategori.
Eğer yazmak istediğiniz konuda kolleksiyon (kategori) oluşturulmamışsa kendi kolleksiyonunuzu oluşturuyorsunuz. Kolleksiyonunuza katkı sağlayacak kişileri belirleyebiliyorsunuz.
Yazı yayınlamak istediğinizde size bazı kolleksiyonlar öncelikli olarak öneriliyor. Katkı sağladığınız kolleksiyonlar da hem profilinizde hem de bu yazı yazma ekranında listeleniyor.
Yazı gönderme ekranı minimal, sade ve hoş. Yazınıza istediğiniz kadar fotoğraf ekleyebiliyorsunuz. Bir tane tepe fotoğrafı ekleme imkanınız var ve diğer her paragrafınıza fotoğraf ekleyebiliyorsunuz. Yazınız içerisinde linkler ve Kalın, italik gibi stiller verebiliyorsunuz.
Yazınıza tıklanma okunma ve tavsiye edilme istatiklerini görebiliyorsunuz.
Profiliniz, yine sade ve minimal bir tasarıma sahip olacak.
Profil linki Twitter profil linkiyle aynı oluyor. Sadece @ işaretiyle başlıyor medium.com/@safa gibi.
Araba kullanmaktan hoşlanmıyorum
Ayrıca toplu taşımada (Allah göstermesin) trafik kazası falan olduğunda kimse beni sorumlu tutmaz. illaki şoförler hatalıdır.
Yine de Araç kullanmaya heves edenleri anlıyorum (ben de vakti zamanında bisiklete heves etmiştim) ve onların da heves etmeyenleri anlamasını bekliyorum.
Yolunuz ve gözünüz açık olsun, kazasız belasız.